2008-02-08

Replikasyon İçin Olması Gereken Role?

Bir kullanıcının Replikasyon konfigürasyonunu yapabilmesi için minimum sysadmin server rolünde olması gerekir.

Replikasyon(Replication) için kullanılan Agent'larda ise minimum aşağıdaki roller olmalı:
Snapshot Agent: distrubition database, publication database için db_owner olmalı

Log Reader Agent: distrubition database, publication database için db_owner olmalı

Distribution Agent for a push subscription: distrubition database için db_owner olmalı, snapshot paylaşımına erişim yetkisi olmalı. Bunun yanında Subscriber a erişmek için en az db_owner olmalı

Distribution Agent for a pull subscription: subscription database için db_owner olmalı, snapshot paylaşımına erişim yetkisi olmalı.

Merge Agent for a push subscription: distrubition database için db_owner olmalı, snapshot paylaşımına erişim yetkisi olmalı

Merge Agent for a pull subscription: subscription database için db_owner olmalı, snapshot paylaşımına erişim yetkisi olmalı.

Queue Reader Agent : Distrubition, publication ve subscription databaseler için db_owner olmalı

Siber Savaş Provası mı?

Kuzey Afrika ve Ortadoğuyu içeren geniş bir bölgenin internet çıkışını sağlayan deniz altındaki fiber obtik kabloların ard arda kesilmesi sabotaj yada geniş çaplı bir tatbikatı akıllara getirdi. Bunlar arasında en çok zikredilen komplolar "3.Dünya Savaşı" ve "İran'a karşı bir operasyon" oldu.

İlk başta olayın bir kaza olduğu bildirildi fakat Mısır hükümeti olayın meydana geldiği yerde deniz trafiğinin olmadığını söyledi. Bunun üzerine bölgedeki bir depremin kablolara zarar verdiği iddia edildi fakat geçen hafta kabloların koptuğu bölgelerde herhangi bir deprem kaydedilmedi.

Konu ile ilgili açıklama yapan uzmanlar terör örgütlerinin denizin yüzlerce metre altındaki kablolara sabotaj yapacak donanımlarının olmadığını söylüyor. Savaş karşıtı internet sitelerinde geçen yorumlarda , geçtiğimiz günlerde Pentagon'a ait gizli bir belgede "internetin düşman silahı" olarak görülmesi gerektiği kaydediliyor. ABD yönetiminin olası geniş çaplı bir savaşta internetin bloke edilmesi ile ilgili bir tatbikat yapmış olabileceği dile getiriliyor.

Konuyu Türkiye'de ilk defa Yenişafak gazetesinin Ortadoğu ve Güvenlik Uzmanı İbrahim KARAGÜL Denizlerde neler oluyor? İnternet kabusa dönecek! başlığıyla dile getirdi. Aynı konu dünya basınında geniş yankı buldu.

2008-02-06

CETURK Forum Koordinatörlüğünü Noktalama Zamanı!

Dört yıldır yönetim ekibinde olduğum CETURK'teki görevimi(Forum Koordinatörlüğü) bugün itibasiyle noktalıyorum. Bundan böyle bana ulaşmak isteyen arkadaşlar kendi kişisel sitem(www.mehmetguzel.net) üzerinden ulaşabilirler.

Dört kişilik ekip üyelerine; özellikle son bir senedir beraber omuz omuza verdiğimiz, düzenlediği etkinlikleriyle herkesin gönlünde taht kuran İbrahim DEMİR'e sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Belki beraber bir yıl çalıştık ama benim için dört yıla bedel bir yıldı. Bu arada değerli dostum İbrahim de Etkinlik ve Tanıtım Koordinatörlüğü görevine son noktayı koydu. Kendisine iş hayatında başarılar diliyorum.

Forumlarda 4 sene boyunca toplamda 1541; günde ortalama 1.12 mesaj yazmışım. Bu süre zarfından forumlar dışında da yardımcı olmaya çalıştığım insan sayısını hatırlamıyorum. İ.allah bundan sonra da kendi sitem üzerinden vakit buldukça bildiğim ve ilgilendiğim konularda ihtiyacı olan arkadaşlara yardımcı olmaya devam edeceğim.

Bizler inandığımız için, inandığımız yerde vardık. Belki ailemizden, eşimizden, çoluk çocuğumuzdan zamanı çalıp inandığımız uğurda fedarkarlıklar yaptık. Artık inandığımız yerlerde ülkemizdeki bilişim dünyasına elimizden geldiğince katkı yapmaya çalışacağız. Bizi izlemeye ve bizimle olmaya devam edin.

Beni izleyen, dinleyen, o yada bu şekilde benimle yolları bir yerde keşişen, yardımcı olduğum yada olamadığım, beni seven yada sevmeyen, sayan yada saymayan, manen destek olan herkese sevgi ve saygı ile duyurulur.

2008-02-04

NAND ile Diskler Hızlanıyor!

NAND bellekleri Dr. Fujio Masuoka 1984 yılında Toshiba'da çalışırken keşfetmiş. Günümüzde ise Intel ve Micron'un ortak çalışmasıyla üretilen ve müşterek girişimleri olan IM Flash Technolgies tarafından üretimi yapılan yeni nesil teknolojiye sahip NAND flash belleklerin performansı oldukça iyi. Yapılan açıklamada, üzerinde çalışılan yeni nesil NAND flash bellekler, 200 MB/s'ye kadar okuma ve 100 MB/s hızına kadar da yazma performansı verebiliyor. Şu anki mevcut hard disklerin okuma/yazma hızları ise tek bir modülün 40 MB/s okuma ve 20 MB/s civarında da yazma ile sınırlı. En son okuduğum kadarıyla NAND flash belleklerin şu an en büyük kapasiteleri 640 GB fakat TB 'lık NAND bellekler üzerinde çalışıldığını biliyorum. Bir dezavatajları şu an ki fiyatları epey yüksek fakat seri üretime geçtikleri zaman fiyatlarının herkesin alabileceği makul değerleri ineceğini düşünüyorum.

Diskleri hızlı okuyup/yazmak; diski kullanan tüm işlemlerimize hız getirecektir. Veritabanları açısından baktığımda ise uzun süren I/O sürelerinin kısalmasına vesile olup sorgularımızın daha hızlı bitmesine vesile olacaktır. Hadi bakalım NAND flash bellekleri ne zaman kullanmaya başlayacağız.

2008-02-02

Fibonacci’nin Tavşanları ve Apaçların Yaprakları

“Mankafa” Fibanocci’nin tavşan problemi
SÖYLENTİLERE bakılırsa komşularının gözünde o tam bir Bigolloneé imiş. Bigolloneé, yani mankafa! Ama bugün, aklı başında olan hiç kimse, Leonardo Fibonacci’nin mankafa olduğunu söyleyemez.
Ortaçağın en büyük Matematikçilerinden biri olan Fibonacci, 1170’li yıllarda İtalya’nın Pissa şehrinde doğmuş. Ancak babasının işi nedeniyle, Kuzey Afrika’ya, gitmiş ve Cezayir’de Müslüman Matematikçilerden ders almak gibi bir şans yakalamış. Fibonacci, kendi ülkesinde kullanılan baş belası ve hantal Roma rakamları’nın yanında, yeni öğrendiği Arap rakamlarının pratikliğini derhal kavrayıvermiş. Sonrasında Müslümanların kullandığı 0’lı bu ondalık sistem hakkında pek çok Arapça kitabı da okuma fırsatı bulmuş.
Müslümanlardan öğrendiği bilgileri kendi ülkesine taşımak gayretiyle 1201 yılında, henüz 27 yaşındayken Liber Abaci (Cebir Kitabı) adında bir eser yazmış.
İçinde o zamanın en önemli Aritmetik ve Cebir bilgilerinin bulunduğu bu kitap, ilk zamanlar pek kimsenin dikkatini çekmediyse de, kısa bir zaman sonra, ondalık Arap sayı sistemi, Avrupa’ya bu kitap yoluyla girmiş olmuş.
Ancak, Fibonacci’yi 19. yy. başlarında tekrar meşhur eden ve o tarihlerden bugünlere kadar şöhretine şöhret katan, Batı bilimine yaptığı bu olağanüstü kıyak değildir. (Aslında asıl kıyağı yapanlar, Fibonacci’ye ders veren Müslüman bilim adamları idi.) Bir arkadaşının sorduğu sıradan bir tavşan problemini çözeyim derken, farkına varmadan keşfettiği esrarengiz sayı dizisi oldu.
Bu esrarengiz sayılara geçmeden önce, şu tavşan problemi neymiş ona bir bakalım:
Fibonacci’nin dostlarından biri, günlerden bir gün kendisine gelerek şöyle bir soru sormuş:
“Sevgili Fibo! Diyelim bir çift yavru tavşanım var. Bunlar bir ay sonra yavrulayacak hâle gelse ve bir çift tavşan yavrulasa ve bu yavru çift tavşan da bir ay sonra yavrulayacak kadar büyüse ve onlarda diğerleriyle beraber ayda bir çift tavşan yavrulasa, ancak tavşanlarım hiç ölmese 100 ay sonra kaç tavşanım olur?”
Soruyu anladınız mı? Tavşanlar çabuk çoğalır bilirsiniz. Bir çift yavru tavşanımız var. Bunlar bir ay sonra bir çift tavşan dünyaya getiriyorlar. Bir sonraki ay bu ilk çift tavşan bir çift tavşan daha dünyaya getiriyor. Üçüncü ayda ise, hem ilk çift tavşan hem de ikinci çift tavşan dünyaya yeni bir çift tavşan getiriyor ve bu böyle devam edip gidiyor! Olay çok basit yani!
Şimdi bu tavşan çiftlerini aylara göre sayılarla gösterelim:
1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144...
İşte böyle tavşanlar çoğalır durur; bu sayı dizisi de uzar gider. Ve bu uzayıp giden sayı dizisine Fibonacci Sayıları denir. Ama dikkat ettiyseniz, bu dizide bir tuhafık vardır? İlk ikisi dışında, her sayı kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşuyor! Yani bir sonraki sayıyı bulmak isteyene, ondan önce gelen iki sayıyı toplamak yeterlidir!
Merak edenler için 100. Ayda kaç tavşan olduğunu hemen söyleyeyim:
354.224.848.179.261.915.075 Cevap bu, boşuna kendinizi telef etmeyin.
İlginç bir gerçek:
Bu sayılar her yerde!
FIBONACCI sayıları neden esrarengizdir? Çünkü basit bir tavşan hesabından çok daha fazla şey ifade eder. Bu sayı dizisi, Allah’ın yeryüzünde var ettiği pek çok eserde kendini gösterir. Özellikle de bitkiler âleminde “tesadüf” kelimesini en hafif anlamıyla bile kapı dışarıya koyacak kadar çok görülür.
ETRAFINIZDAKİ ağaçlara ve öteki bitkilere baktığınızda, ama sadece baktığınızda ilk gördüğümüz şey; bir gövdenin orasından burasından gelişi güzel göğermiş dallar ve yine o dalların sağından solundan fırlayan daha ince dallar ve bütün bu dal karmaşasının üzerine adeta pilavın üzerine karabiber serpiştirmek gibi serpiştirilmiş binlerce yaprak, çiçek ve meyvedir. Ama görünüş sizi aldatmasın. Bu manzaranın en küçük parçacığında bile ne bir karmaşa, ne de bir gelişi güzellik vardır. Her dal, her yaprak ve her meyve olması gerektiği yerde olması gerektiği gibidir.
Hangi dalın ağacın neresinden çıkacağı bellidir. Hangi dalda kaç yaprak olacağı da bellidir. Hangi yaprağın, dalın hangi istikametine doğru, hangi açıyla uzanıvereceği de bellidir. Bütün bunlar sonsuz bir ilmin hesabı ile hesap edilmiştir.
Her ağacın ve her bitkinin kendine göre bir şekli şemali ve büyüme tarzı vardır. Biz o tarz farklılıklarına bakarak onları sınıflandırır ve birbirinden ayırırız.
Allah her ağaç için ayrı bir formül belirlemiştir ve her ağaç, kendine ait formülün zerre dışına çıkamaz. Bu, İstanbul’daki bir çam ağacı için nasılsa, Pekin’deki bir çam ağacı için de öyledir. Her iki çam ağacı da, bir çam ağacının uyması gereken kuralların dışına çıkamaz. Neticede ortaya çıkan güzellik, işte Rabbimizin bu sonsuz ilminin sonsuz hesaplamalarının sonucudur. Her şey hesap edilmiştir.
Fibonacci sayılarının bütün bu anlattıklarımızla ne alâkası var, şimdi ona gelelim.
Eğer yapraklı bir bitkiyi elinize alıp incelerseniz biraz sonra ilk farkedeceğiniz şey, yaprakların birbirlerinin üzerini—belli bir mesafeye kadar—örtmeyecek şekilde dalın veya sapın etrafında dizildiği olacaktır. Böylece üsteki yaprak altakinin güneş ışığı ile önünü kesmez. Yağmur yağdığında ise, yaprakların tamamı, rahmetten nasibini eksiksiz alır.
Bir sap üzerindeki yapraklardan birini seçelim ve ona 1 numarasını verelim. Sonra 1 numara ile aynı yönde olan öteki yaprağa doğru gidelim. Saat yönünde 3 tur attıktan sonra 1 numara ile aynı hizadaki ilk yaprağa ulaşmış oluruz. Ve bu sırada tam 5 yaprak sayarız. Bu işlemi saat yönünün tersine yaparsak 2 tur atarız. Böylece 2, 3, 5 rakamlarına ulaşırız ki, bunlar ardışık Fibonacci sayılarıdır. Bu sayılar, bitkiden bitkiye göre değişse de, bazen saat yönünde, bazen de tersi istikamette olsa da her zaman Fibonacci sayısıdır.
Mesela, bir meşe, yahut elma ya da kiraz ağacının dallarını inceleyecek olursak, seçtiğimiz başlangıç yaprağının hizasındaki bir sonraki yaprak için saat yönünde 2 tur atmamız gerekir. Bu esnada tam 5 yaprak sayarız. Bu hesap hiç şaşmaz. Fibonacci’nin tavşan hesabı yaparken bulduğu bu sayı dizisi, bitkiler âleminindeki sonsuz ince hesapları görmemiz açısından son derece ilginçtir.
İyi Matematik bilgisine sahip olanlar buradan istedikleri sonucu çıkarsınlar, ama benim gibi Matematik özürlüsü olanların bile ilk çıkarması gereken sonuç, Allah’ın izni olmadan düşmeyen o yaprakların, elbette O’nun izni olmadan da dallarında gelişi güzel ve kendi kendine yeşermiyor olduğudur. Evet, her şeyin bir ölçüsü, sayısı ve miktarı vardır. Tesadüf ise yoktur.
(Bir sonraki ay: Fibonacci dizisi ve Altın oran mucizesi)
Bir sap üzerindeki yapraklardan birini seçelim ve ona 1 numarasını verelim. Sonra 1 numara ile aynı yönde olan öteki yaprağa doğru gidelim. Saat yönünde 3 tur attıktan sonra 1 numara ile aynı hizadaki ilk yaprağa ulaşmış oluruz. Ve bu sırada tam 5 yaprak sayarız. Bu işlemi saat yönünün tersine yaparsak 2 tur atarız. Böylece 2, 3, 5 rakamlarına ulaşırız ki, bunlar ardışık Fibonacci sayılarıdır. Bu sayılar, bitkiden bitkiye göre değişse de, bazen saat yönünde, bazen de tersi istikamette olsa da her zaman Fibonacci sayısıdır.
Çiçekler, tohumlar ve kozalaklar…
FIBONACCI sayılarının yeryüzünde görünmesi yapraklardan ibaret değildir. Pek çok çiçeğin taç yapraklarının sayısı Fibonacci sayısıdır. Yoncalar 3, papatyalar, düğün çiçekleri, sardunyalar ve menekşeler 5 yapraklıdır…
Yapraklar, çiçekler derken, çiçeklerin tohumlarında da Fibonacci sayılarını okursunuz. Mesela ayçiçeklerinin ilginç sarmallarını saat yönünde olanlar ve olmayanlar diye sayarsanız ardışık Fibonacci sayılarını bulursunuz.
Bu ilginç durum, papatyaların altın kalplerinde, çam kozalaklarında, ananas meyvesinde ve soğanın kat kat tabakalarında da görülür.
Çam kozalakları bu konuda çok iyi örneklerdir. Kozalağın üzerindeki taneler, kozalağın alt kısmındaki sabit bir noktadan başlayarak tepedeki sabit bir noktaya kadar eğriler çize çize gelişir. Bu gelişme sonunda, taneleri soldan sağa ve sağdan sola doğru sayarsanız Fibonacci dizisi elde dersiniz. Bitkiler âleminde her şey, belli bir sırada ve sayıdadır. Tıpkı bütün kâinattaki, bütün âlemlerde olduğu gibi.
Çünkü: “Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır.” (Talak Suresi, âyet,3)

Tarık Uslu

Cember.net'i Protesto Ediyorum ve Herkesi Üyeliğini İptal Ettirmeye Davet Ediyorum!

1.5 yıldır üyesi olduğum ve birçok kişiyi üyesi yaptığım Cember.net ile dün açmış olduğum bir konunun profesyonelliğe yakışmayacak şekilde kilit vurulması/sansüre uğratılması neticesinde yol ayrımına geldim. Anladım ki ülke olarak daha çok fırınla ekmek yememiz gerekiyor. Birbirimizin fikirlerine -belirli bir seviyede olduğu sürece- saygı duymamız gerektiğini öğrenmemiz için daha çok yol katetmeliyiz.

Profesyonel kurum, kuruluş ve siteler kişilerin ırk, din, dil, renk vs gibi kriterlerine bakmaz. Ama maalesef ülkemizdeki kimi kurum ve kuruluşlar, Cember.net gibi siteler hala belirli grup ve fikirlerin misyonu altında faaliyet gösterip karşı fikirlerin barınmasına, bir şeyler yazmasına, fikirlerini açıklamasına izin verilmiyor. Fikir özgürlüğün olmadığı yerde benim ve benim gibi düşünen insanların durmaması gerekir. Bu konuda ki dusturum "Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz asla!"'dır.

Forum kurallarıa uymayan bir konu olursa silinebilir, cevaplar verilmeden silinebilir. Fakat bir konu yüzlerce cevap yazıldıktıktan sonra forum kurallarına uymayan bir mesaj var diye kilitlenemez. Eğer forum kurallarına uymayan bir mesaj varsa o ilgili mesaj silinmeli; bu mesajın tekrarında ilgili kişi uyarılmalı; uyarı dikkate alınmayıp aynı hata devam edildiğinde ilgili kişinin forum üyeliği askıya alınmalıdır. Bir forum böyle yada daha güzel bir profesyonellik ve ciddiyette yönetilmelidir. Yoksa herkes keyfi ve hoşuna gitmeyen mesaj yada konuları silip kilitlerse o forumun ne düzeni kalır ne de orda insanlar bir daha yazar. İşte cember.net bu profesyonelliği gösteremedi.

Demek 4.4 milyon Euro ya yabancı bir şirkete de satılsan profesyonel olmadıktan sonra benim için bir değer ifade etmiyorsun. Aslında bu ve benzeri yerlerin networking bahanesiyle insanları toplayıp ardından bu insanların sayısı ve etkinlikleri üzerinden para kazandığı değişmez bir gerçek. Artık yabancılara satıldığına göre ben ve benim gibi düşünenlerin cember.net yöneticileri için bir anlam ifade etmiyor. Zira bizim üzerimizden çoktan para kazanmışlardır, bizler de bir ticaretin metaı çoktan olmuşuzdur.

Bu ve benzeri yerlerin ucuz ve özgürlük dışı hareketlerini kınıyor, benim gibi düşünenleri cember.net'ten üyeliklerini iptal ettirmeye davet ediyorum.

Tüm günlük okuyucularıma saygı ile duyurulur.

Kilitlenen/Sansürlenen konu : Üniversitede Özgürlük
Cember.net yönetimine yazdığım şikayet : Cember.net Forumlarının Yönetimi Bu Kadar Basitse Üyeliğimi İptal Ettireceğim!

Yazılan yazıların hepsi doğru mu yada fikirlerime uyuyor mu? Hayır ama medeni insanlar birbirlerini medeni bir şekilde dinler. Karşıt fikir de olsa karşılıklı sevgi ve saygıdan ödün vermez.

Üyeliğimi iptal ettirmek için başvuruda bulundum; girişimi engellediler ama hala bilgilerim duruyor. Umarım böyle bir sitede tüm bilgilerim en kısa zamanda silinir.
Bu ve benzeri yerlerin ucuz ve özgürlük dışı hareketlerini kınıyor, benim gibi düşünenleri cember.net'ten üyeliklerini iptal ettirmeye davet ediyorum.

Bu konuda merakı olanlar soru ile bana ulaşabilir. Konu ile ilgili başta ilgili forum yöneticisine, ardından site yöneticilerine şikayette bulundum, derdimi anlattım. Derdimi anlattığım halde sorunun çözülmediğini; burası benim çöplüğüm istediğimi yaparım havası beni üyeliğimi iptal ettirmeye yönelti. Bazıları gitmek çözüm değil savaşmalıydın diyebilir. Bence ben gereken savaşı verdim. İnsanlar anlamayacaksa, sürekli mesajlarım sansürlenecekse, beni destekleyen yazılar moderatorler tarafından silinecekse kalmamın ne alemi var ki!

Bu konuda herkesi bilgilendirmek istedim.

Saygı ve sevgiler.

2008-02-01

Yazılım Savaşları

İlk gördüğümde senelerdir oynamadığım Age Of Empires aklıma geldi. Krallıkların savaşı yazılım dünyasında da devam ediyor.

CETURK üyelerimizden virs'e paylaşımı için teşekkürler.

Windows Vista SP1 Geliyor

Microsoft, Windows Vista SP1 çıkış tarihini beklenenden öne alarak, 4 Şubat 2008 Pazartesi olarak duyurdu.

Windows Vista SP1 ile
- Şu ana kadar çıkmış tüm yamalar
- Bir çok performans ve kararlılık geliştirmeleri
- Yeni donanımlar için destek ve standartlara uyumluluk
- ve de Vista crack metodu OEM BIOS ve Sınırsız süre kullanımı tarihe karışıyor.

2008-01-29

MS SQL Server 2008 Gecikecek!

Bilindiği gibi Microsoft 27 Şubatta 3 server ürünü(SQL Server 2008, Visual Studio 2008 ve Windows Server 2008 ) için kutlama yapacak. Bugün aldığım bir habere göre MS SQL Server 2008 ancak bu yıl sonuna yetişebicekmiş. Her ne kadar SQL Server 2008'in release sürümü geç çıkacak olsa da Şubat ayındaki kutlamada yine yerini alacak. Artık hep birlikte yıl sonunu bekleyeceğiz. MS SQL Server 2008'i bekleyenlere duyurulur.

Altın Oran: Hiçbir Şey Tesadüfi Değildir!

M.Ö. 500'lü yıllarda yaşamış olan Pisagor, "Bir insanın bütün vücudu ile göbeğine kadar olan yüksekliğin oranı ile, bir dikdörtgenin uzun ve kısa kenarlarının oranı birbirine eşittir. Çünkü, bütünün büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına eşittir" demiş.
Pisagor'un Sözünü ettiği oran ALTIN ORAN'dır. Ve sadece insan vücudunda değil, gözümüzün görebildiği hemen her şeyde ve her yerde bu oran vardır. Hiçbir şey, başı boş, gelişi güzel, plânsız, programsız, rastgele, ölçüsüz ve tartısız değildir. İlerleyen satırlarda en çarpıcı örneklerde göreceğiniz gibi, her şeyin bir oranı, daha doğrusu, ALTIN ORAN'ı vardır.

Ortaçağ'ın büyük Matematikçisi, Fibanocci'nin bulduğu sayı dizisinin, her biri kendinden önce gelen sayının toplamından oluşan bir diziliş mantığı vardır. Yani:
0,1,1,2,3,5,8,13,21,34,55,89,144,233,377,610.... gibi.
Bu sayıları kendinden önce gelen sayıya böldüğünüzde, birbirlerine oldukça yakın değerler elde dersiniz. Özellikle 13. sırada yer alan 233 sayısından sonra, bu değer neredeyse sabitlenir.
233/144=1,6180556
377/233=1,6180258......
Küsuratı hariç bırakılarak alınan bu 1,618 sayısı ALTIN ORAN'ın sayısıdır. Sanatlı bir eser yapmak istiyorsanız—insanların hoşuna giden, dengeli ve güzel görünen bir eser—bu bir heykel de olabilir, bir mabet de, bir tablo da, bir çikolata kutusu da... mutlaka bu oranı göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Çünkü ALTIN ORAN, yeryüzünün sanat ve güzellik ölçüsüdür.

İNSAN VÜCUDU ve ALTIN ORAN
İNSAN BEDENİ, her şeyiyle, şu kâinat içinde yaratılmış olan en güzel şeydir. Çağlar boyunca, ressamlar, heykeltraşlar, mimarlar ve tasarımcılar, bir ürün tasarlarken, insan bedeninden ilham ve ders almışlardır. Bu, dün nasılsa, bugün de öyledir. İnsanın eliyle ürettikleri, eliyle kıyaslandığında son derece kaba ve ilkel kalır. Bu harikulade eser, estetik ve fonksiyonel kıvrımları arasında ALTIN ORAN'a sayısız örnekler saklar.
Pisagor, bir insanın bütün vücudu ile göbeğine kadar olan kısmın oranına dikkat çekiyordu. Evet, göbek ile ayaklar arasındaki mesafeyi 1 birim sayarsanız, insanın boyu 1,618'e denk gelir. Ve bu oran hiç değişmez.
Göbek ile başın en üst noktası arasındaki mesafe ile, omuz ve baş ucu arasındaki mesafenin birbirine olan oranı da 1,618'dir.
Göbek-diz arası, diz-ayak ucu arasındaki mesafeden, yine 1,618 oranında büyüktür.

ELLER
DURUN! Okumayı bırakın ve işaret parmağınıza bakın. Her zaman kendisi dışında bir şeylere işaret eden bu "işaret parmağı" bu sefer kendisine işaret etsin.
İşaret parmağı 3 boğumludur. Parmağın tam boyunun ilk iki boğuma oranı ALTIN ORAN'dır.
Orta parmağın, serçe parmağa oranı da ALTIN ORAN’dır.
İşin bir garip yanı da şudur: 2 elin, bütün parmakları 3 boğumludur. Her elde 5 parmak vardır. Ancak bunlardan sadece 8 tanesi ALTIN ORAN'A göre yaratılmıştır. 2,3,5,8 ise, Fibanocci sayı dizisidir.

YÜZ
İDEAL bir insan yüzünün ölçüleri, hem bilim adamları tarafından, hem de sanatkârlar tarafından belirlenmiştir. Kişiden kişiye, değişen genetik farklılıklara rağmen, genel olarak insan yüzünde, ALTIN ORAN kendini gösterir.
Yüzün boyu ile genişliği,
Ağız boyu ile burun genişliği,
Gözbebeklerinin arası ile kaşlar arasıdaki mesafe,
Üst çenedeki ön iki dişin enlerinin boylarına olan oranı, hep ALTIN ORAN'ı veren değerlerdedir.

AKCİĞERLER
AMERİKALI bir fizikçi ile bir doktorun 80'li yılların sonlarına doğru yaptıkları bir araştırmanın sonucu, ALTIN ORAN’ın ciğerlerimizin en küçük köşesine kadar geçerli olduğunu gösterdi.
B.J. West ve A.L. Goldberger adındaki bu iki bilim adamı, akciğerleri oluşturan bronş ağacının ilk bakışta görülen asimetrik yapısının rastgele olmadığını gördüler.
Soluk borusu akciğerlere doğru iki ana kola ayrılmaktadır. Bu kollardan soldaki sağdakinden daha kısadır. Bilmem söylemeye gerek var mı? Bu iki dalın birbirine oranı ALTIN ORAN'dır. Dahası, bütün bir akciğer yapısı içinde bu dallanma en küçük odacığa kadar sürer gider ve her bölünme ALTIN ORAN'a göredir. Tesadüf yoktur!

ALTIN DİKDÖRTGEN VE ALTIN SPİRALLER
UZUN kenarı 1,618 birim kısa kenarı ise 1 birim olan dikdörtgene ALTIN DİKDÖRTGEN denir. Şimdi böyle bir dikdörtgen çizelim:
Bu altın dik dörtgenin içine, kısa kenarlarından birini kenar olarak kulanacağımız bir KARE yerleştirelim. Ve karenin iki köşesini birleştirecek bir çeyrek çember çizelim.
Dikdörtgenin içindeki karenin dışında kalan dik dikdörtgen de bir ALTIN DİKDÖRTGENDİR. Şimdi Onun içine de kısa kenarı, kenar olarak kullanan bir kare çizelim ve köşelerini çember parçası ile birleştirelim.
En baştaki altın dikdörtgenimizin boş kalan yeri de bir ALTIN DİKDÖRTGEN dir.
Aynı işlemi o bölgede de yapalım ve içine kısa kenarı kenar olarak kullanan bir kare çizelim. Aynı işlemi kalan altın dikdörtgen için de yapalım. Teorik olarak bu işlem sonsuza kadar devam edebilir, ama biz, iyisi mi burada keselim.
Son olarak bu yeni karelerin köşelerini, ilk karemizin köşelerini birleştiren çeyrek çember gibi çember parçalarıyla birleştirelim. Bu çemberleri aynı yönde çizdiğimizde ortaya, yeryüzünde görülebilecek şekillerin en güzeli çıkar: SARMAL.
Temelinde müthiş bir ALTIN ORAN disiplini yatan sarmallar , İngiliz estetikçi William Charlton’un ifadesiyle, “İnsanların hoşuna gider. Çünkü, bir sarmalı izlemek kolaydır.”
19. yy doğa bilimcisi Alfred Ruseal ise, bir salyangozun kabuğunu örnek göstererek, “Bu şekil var olan en güzel eğridir” demekten kendini alamaz.
Thedore Cook adındaki bir başka doğa bilimcisi ise, bu konuda oturup Yaşamın Kavisleri adında bir kitap yazmıştır. Cook, kitabında "Bu olağanüstü güzel şekilleri bakıp da göremediğimiz hiçbir yer yoktur" der.
Altın oran sarmalları gerçekten de gözümüzün gördüğü, hatta göremediği her yerdedir. Ayçiçekleri, kozalaklar, salyangozlar, DNA zinciri, Natilus başta olmak üzere denizlerde yaşayan pek çok yumuşakçanın kabukları... herbirinde altın orana göre yaratılmışlardır ve altın sarmal formunu asla bozmadan büyürler.
Az önce en basit bir sarmalı bile doğru düzgün çizmek için geçilmesi gereken aşamaları gördünüz. Sizce bir salyangozun bu tür hesaplamalarla kabuğunu inşa etme ihtimali var mıdır?
Yumuşakça da olsa salyangoz bir canlıdır. Hadi onu geçelim, ya tesadüflerin! Taş, toprak, su, elementler, ısı.. gibi sebeblere ne dersiniz! Altın oranı bilirler mi? Bir sarmal çizebilirler mi? Bir salyangoza kabuk örebilirler mi peki?

"Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz" (Enam,80)

Kaynak: Zafer Dergisi

2008-01-25

Veri Şifreleme

Data Encryption on MS SQL Server

MS SQL Server'da veri şifrelemek için HashBytes( Algoritma, SifrelenecekVeri) fonksiyonunu kullanabilirsiniz. Algoritma için MD2 MD4 MD5 SHA SHA1 den herhangi birisini kullanabilirsiniz.

Örnek: SELECT HASHBYTES('MD5','www.mehmetguzel.net')
Sonuç: 0xE969E5BEAFE58D8C7FBEBD65957A68FF

.::YASAL UYARI::.

©2004-2023 Mehmet GÜZEL, www.mehmetguzel.net

Site içeriği kaynak gösterilmek koşuluyla yayınlanabilir. Yazılan yazı ve yorumlar sadece yazı ve yorum sahiplerini bağlar.