Yazilar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazilar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2011-07-06

SQL ve Performans Üzerine

Bu gece twitter'da T-SQL Code Review da performans ile ilgili bir kaç hususu 160 karakter ile arzı endam eyledik, merak eden zevat bunları aşağıda bulabilir:

  • T-SQL de WHERE koşulları eşitsizlik üzerine kurulu geliştiriciye eşittir i aşılamak gerekir.Zira tuttuğu yolun eşiti çıkmaz.
  • Cross Joini Inner Joine dönüştüremeyen geliştiricinin tüm yolları CROSS dur, table/index SCAN dan bir türlü başını SEEK e çeviremez.
  • SELECT * ı alışkanlık haline getirmiş bir geliştirici Network u kendisine tahsis edilmiş Formula 1 pisti zanneder. Kodu trafiği alt üst eder!
  • İyi bir SQL ci az kod ile çok şey alabilendir; çok şey ile az kaynak tüketendir; veriyi disk yerine cache den okutabilendir.
  • Kodu ORDER BY a alışmış olan kişileri ORDER BY (hizaya çekmek) yapmak zordur.
  • Çok büyük kayıtlara sahip Temp Table kullanma hastalığına yakalanmış bir geliştiriciyi Physical Table Hastanesinde tedavi etmek gerekir.

2010-08-18

Veritabanı Yöneticileri Neler Yapar?

Bir DBA tipik olarak aşağıdaki konulardaki işlerle uğraşır:

- Veri Arşivleme
Verilerin boyutu zamanla artar. Bu artış disk üzerinde daha çok yer kaplamasına neden olup, performansı düşürüp yönetimi zorlaştırır. Bir DBA verinin boyutunu ve büyümesini izleyip gerekli yerlerde arşivleme yapmalıdır. Arşivleme işlemi için kullanılan yöntem aynı server üzerindeki farklı bir filegroup yada veritabanı olabileceği gibi farklı bir sunucu üzerindeki bir veritabanı da olabilir. Kullanılan yöntem kurum politikasına ve yasalara uygun olmalıdır.

- Toplantılara Katılma
Çoğu DBA toplantılardan nefret eder.Çünkü çalışmaya ve zamanla yarışmaya ihtiyacı vardır ve toplantıları zaman kaybı olarak görür. Toplantılar gerçek hayatın vazgeçilmezleri arasındadır. Bir DBA'nın diğer insanlarla ihtiyaçları konusundaki iletişimi ve çoğu kararı almasının ön adımı için toplantılara yeteri kadar vakit ayırması gerekir.

- Audit Yapma
Bir DBA için hangi kullanıcının nereye eriştiği, hangi kayıtı ekleyip, sildiği ve güncellediği hayati öneme haiz bir meseledir. Audit sadece belirli zaman dilimi, belirli kullanıcılar ve belirli veriler için olabileceği gibi tüm zamanlardaki tüm kullanıcılara ait hareketler de olabilir.

- Uygulama Entegrasyonu
Çoğu kurumda third party uygulamalar izole bir şekilde diğer uygulamalardan ayrı olarak çalışır. Bir DBA bu uygulamaların birbiriyle T-SQL veya SSIS paketleriyle konuşmasını sağlar.

- Backup ve Recovery
Bir DBA'nın en temel işlerinden birisi kurumun verilerini korumaktır. Bunu verilerin periyodik olarak yedeklenmesi şeklinde korur. Bunun için iyi bir geri dönüş planına ihtiyacı vardır. Bu planın yazılıp test edilmesi gerekir ve bir problem anında hızlı bir şekilde verilerin geri döndürülmesi gerekir. Bir DBA'nın en büyük hatalarından birisi aldığı backupları test etmemesidir! Çünkü alınan bir backup'ın restore edilebileceğinin bir garantisi yoktur. Bir DBA sadece backup almak yerine bu backuplarını başarılı bir şekilde restore da etmelidir.

- Business Intelligence/Data Warehousing
Business Intelligence(BI) ve Data Warehousing DBA'lığın en hızlı büyüyen alanlarından birisidir. Bu alan çok karışık olduğu için iyi disiplin altına alınmalı.

- Kapasite Planlama
Çoğu kurumda veritabanlarının sayısı ve büyüklüğü hızlı bir şekilde büyür. DBA veri büyümesini izlemeli ve büyümeye paralel planlar yapıp bu planları hayata geçirmeli. Bunu verileri arşivleyerek yapabildiği gibi mevcut storage'ı artırarak da yapabilir.

- Değişiklik Yönetimi
SQL Server konfigürasyonları, veritabanı şemaları, T-SQL kodlar ve diğer veritabanı bileşenleri zamanla değişir. DBA bu değişiklikleri önceden analiz edip gerekli testleri yaptıktan sonra hayata geçirmeli.

- Veritabanı Uygulaması Geliştirme
Bazı DBA'ler yönetim işlerini kolaylaştırmak için kendilerine özel uygulamalar geliştirirler.

- Veri Modelleme ve Veritabanı Tasarımı
Hızlı ve ölçeklenebilir veritabanlarını oluşturmak iyi veritabanı tasarımından geçer. Büyük kurumlarda işi sadece veritabanı tasarımı olan ve bu alanda uzmanlaşmış DBA'ler bulunur.

- Geliştirme ve Best Practice'leri Uygulama
İyi bir DBA proaktif olmak zorundadır. Proaktifliğin yolu ise best practice'leri uygulamaktan geçer. Bir kurumun best practice'leri yazılı olmalı ve bunlara uyulmalı.

- Yüksek Erişilebilirlik(HA)
Yüksek erişebilirlik clustering, mirroring, log shipping, replication vb gibi tekonolojilerle sağlabilir. Yüksek erişilebilirlik çok özel bilgi ve birikim gerektirir. Bu yüzden sırf bu alana yoğunlaşmış DBA'ler bulmak mümkündür.

- Kurulum, Konfigürasyon, Patch Geçişi ve SQL Server Yükseltme
Çok çok zaman alan DBA işlerinden birisidir. Patch geçme ve SQL Server sürüm yükseltme işlemleri karmaşık, riskli işlemlerdir. Bu işlerin iyi planlanıp iyice test edildikten sonra üretim ortamına alınması gerekir.

-Yük Dengeleme(Load Balancing)
Bir DBA server üzerindeki yükü izleyip gerektiğinde veritabanını çok yoğun bir sunucudan daha az yoğun olan bir sunucuya alabilir. Yük dengeleme için bir başka çözüm ise veritabanlarını konsolide etme veya sanallaştırmadır.

- Yapılan İşleri Dökümante Etme
Bir DBA için en sıkıcı işlerden birisi döküman yazmaktır. Fakat döküman yazmaktan korkmayın. Zira yazdığınız dökümanlar yeni DBA leri çin yol gösterici olabilir yada sizin işinizi kolaylaştırabilir.
- Yöneticileri Yönetme
Bir DBA hem kendi yöneticisi ile hem de diğer yöneticilerle iyi geçinmek zorundadır. Yöneticinize belirli periyotlarda yaptığınız işlerle ilgili düzenli raporlar sunup destek gereken noktalarda yöneticinizin desteğini almalısınız. Yaptığınız işin kritiktiğini ve yönettiğiniz verilerin değerini yöneticinize iyi anlatacak şekilde rehberlik etmelisiniz.

- Test Ortamlarını Yönetme
Büyük ölçekli kurumlarda test ortamını üretim ortamından oluşturmak ve test ortamlarını yönetimini yapmak DBA işidir.

- İzleme(Monitoring)
İzleme geniş kapsamlı bir iş olup performans izleme, log izleme, jobların düzgün çalıştığını izleme, error logları izleme vs izleme işlemlerini kapsar.

- Performans Tuning
Bir DBA performansı izleyip veritabanı performansını artırmanın yolları bulup uygular. Bir DBA'nın en önemli işlerinden birisi olup oldukça kapsamı geniş bir konudur. Sırf bu alanda uzmanlaşan DBA'ler bulunmaktadır.

- Proje Yönetme
Bir DBA iyi proje yönetme yeteneklerine haiz olmalıdır.

- Verilerin Korunmasını Sağlama
DBA ler bir kurum verilerin tutarlı ve doğru olmasını sağlamak için uğraşır.

- Veriyi Replike Etme
Bir DBA özel verileri(bir yada birden çok tablo olabilir) bir sunucudan diğer sunuculara belirli periyotlarla replike ederek taşır ve bu replikasyonu yönetir .

- Rapor Oluşturma
Verileri T-SQL sritpleri ile çekip reporting service üzerinde kullanıcıların kullanabileceği formatlı bir şekildeki raporları oluşturur. Bu alanda da uzmanlaşan DBA ler bulunmaktadır.

- Çalışan Joblar
Bir DBA bir sunucu üzerinde ihtiyacı olan SQL jobları oluşturup bu jobları yönetir. Bu job bir index rebuild, istatistik update, transaction log backup vs maintence plan olabilir.

- Security
Bir DBA SQL Server loginlerinin oluşturulması, bu loginlerin başka sunuculara taşınması ve bunların yönetiminden sorumludur.

- Scripting
Bir DBA kendi işine yarayacak T-SQL kod yazıp bunları geliştirir.

- SSIS/ETL
Bir DBA verilerin bir yerden başka bir yere taşınması için sıklıkla SSIS paketi kullanır.

- Test Yapma
Bir DBA veritabanı testleri, yönetim araçlarının testlerini yapar.

- Kullanıcıların Eğitilmesi
Bir DBA bilgilerini diğer DBA ler, yazılım geliştiriciler ve son kullanıcılarla paylaşır. Bu bilgi aktarımı bire bir aktarım şeklinde olabildiği gibi grup şeklinde eğitim sınıfı ayarlayarak ta sağlanabilir.

- Hata Bulma ve Giderme(Troubleshooting)
Bir DBA neredeyse her gün hata ayıklamayla uğraşır. Zaman zaman tüm işini bırakıp mevcut hata üzerinde odaklandığı zamanlar olur.

- Takım Arkadaşıyla Çalışma
Bir DBA nadiren yalnız başına çalışır. Bir DBA çoğu zaman yazılım geliştiricilerle, storage uzmanlarıyla, network uzmanlarıyla, test ekibiyle, dış kaynaklı firma elemanlarıyla, sistem uzmanlarıyla iletişim halindedir.

Yararlanılan Kaynak: How to Become an Exceptional DBA, Brad M McGehee, 2009

Makalenin görsel eklenmiş haline Çözümpark'tan ulaşabilirsiniz.

2009-01-14

2008 Yılı Günlük İstatistikleri

2008 yılında 36.671 tekil kişi günlüğümü ziyaret etti. Bu ziyaretçilerin 34.000'i yurt içinden 2.671'i ise yurt dışından(başta ABD, Almanya, Fransa, İngilitere ve diğer ülkelerden) ulaştı. Toplam 61.872 sayfa görüntülendi. Ziyaretçilerin %78,56'sı Internet Explorer, %19,31'i Firefox üzerinden ulaştı.

Günlüğüme 2008 yılında aşağıdaki adreslerden ulaşıldı:
SıraErişim KaynağıZiyaretYüzde
1.www.google.com/31.27575,92
2.www.mehmetguzel.net/ (direk)7.670 18,62
3.www.ceturk.com/6081,48
4.www.blogger.com/3280,80
5.whos.amung.us214 0,52
6.aydinunlu.blogspot.com700,17
7.2008.blogodulleri.com 680,17
8.www.memikyanik.com/630,15
9.www.search.com/57 0,14
10.www.facebook.com/510,12
11.www.5nk.org/500,12

İlk sırayı geçen sene olduğu gibi büyük bir farkla yine google çekiyor. Google'da bazı anahtar kelimelerle yapılan aramalarda günlüğümün ilk sıralarda gelmesi google'ın günlüğümü kayırması olsa gerek:)

Günlüğüme ziyaretçi gönderen tüm erişim kaynaklarına teşekkürlerimi iletiyorum.

2008-12-27

Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğrencilerine Tavsiyeler

  • Hangi alanda çalışmak istediğinize karar verin
  • Yazılım geliştirmek istediğiniz platformu seçin
  • İhtiyacınız olan programlama dillerini ve veritabanlarını iyi öğrenin
  • Okul hayatı boyunca proje geliştirin
  • Stajlarınızı iyi şirketlerde yapın
  • Yazın muhakkak yazılım geliştiren şirketlerde ücretli/ücretsiz çalışın
  • Deneyim kazanmak için part-time çalışın.

Şimdilik benim aklıma gelenler bunlar. Yazdıklarıma eklemek isteyen arkadaşların Bilgisayar Mühendisliği bölümünde okuyan arkadaşlara katkılarını bekliyorum.

2008-10-21

Yorum Farkı!

Yazının başlığına bakıp Mehmet Barlas ile Emre Kongar'ın sunduğu Yorum Farkı programına değineceğimi zanneden arkadaşları üzmek istemesemde bugün farklı bir Yorum Farkına değineceğim. Bugün daha önceleri almayı düşündüğüm fakat bir firma tarafından alınmış olan yorum.com domain name i satın almış olsaydım altında hangi sub domainleri barındıracağımı düşündüm. İşte kısa bir düşünmeden sonra aklıma gelen sub domainler:

1- ali.yorum.com (Alış, alıcı yorumları)
2- aci.yorum.com (Acıya, bibere dair yorumlar)
3- oku.yorum.com (Okuyucu, kitap yorumları)
4- ucu.yorum.com (Uçuş,uçak yorumları)
5- soru.yorum.com (Soru Merkezi)
6- baki.yorum.com (Bakıcı yorumları)
7- bulu.yorum.com (Arama Merkezi)
8- gulu.yorum.com (Gülmeye Dair)
9- suru.yorum.com (Sürüş, sürücü yorumları)
10-goru.yorum.com (Görmeye dair yorumlar)
11-gezi.yorum.com (Gezi yorumları)
12-kosu.yorum.com (Koşu yorumları)
13-gozlu.yorum.com (Göze dair, gözlüğe dair yorumlar)
14-oynu.yorum.com (Oyun yorumları)
15-sati.yorum.com (Satış, satıcı yorumları)
16-dusunu.yorum.com (Düşünceye dair yorumlar)
17-unutu.yorum.com (Unutkanlık üzerine yorumlar)
18-usutu.yorum.com (Soğuk algınlık ile ilgili yorumlar)
19-yuzu.yorum.com (Yüzmeye dair yorumlar)
20-bili.yorum.com (Bilgiye dair yorumlar)
21-calisi.yorum.com (Çalışma hayatına dair yorumlar)
22-odu.yorum.com (Ödemelere dair yorumlar)

Bakalım sizin aklınıza hangi varyasyonlar gelecek?

2008-05-28

Bu Bildirinin Altına İmzamı Atıyorum

Sayıları binleri geçen ve başını akademisyenlerin çektiği aşağıdaki bildiriyi ben de imzalıyorum.

"Saygıdeğer Yargıçlar;
21 Mayıs 2008 günü, “adına yargı yetkisi kullanmaktan onur duyduğu Yüce Milletiyle paylaşmak gereğini duyduğunuz” bir bildiri yayınladınız. Adına yargı yetkisi kullandığınız bu milletin bir bireyi olarak, kullandığınız yetki ve sorumluluğunuzun çerçevesini hatırlatma ihtiyacı hissettim.
“Demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti” idealine bağlı, Cumhuriyetin temel niteliklerini benimsemiş bir birey olarak;
Toplumun çözüm bekleyen sorunlarının başında gelen yargısal sorunların çözümünde hiç bir katkı yapmayacaksanız,
İşgal ettiğiniz makamlarınızı siyasal görüşlerinize alet edecekseniz,
Toplumdan “anayasayı değiştireceğim” vaadiyle oy alan bir partinin yeni anayasa yapma girişimini ve Meclis’in Anayasa yapma yetkisini engellemeye kalkacaksanız,
Ve bunu millet adına karar verme yetkinizi kullanarak yapacaksanız,
Yayınladığınız bildiriyle halen Anayasa Mahkemesi’nde dava konusu olan, Anayasa maddeleri değişiklikleri hakkındaki davanın seyrini etkiyelecek şekilde doğrudan yargıya müdahale edecekseniz,
Ve hatta, Anayasa maddelerini değiştirmek gibi asli yetkisini kullanan yasama organını hedef gösterecekseniz,
Avrupa Birliği müzakereleri sürecinde öncelikli olarak yapılması gereken yargı reformuna pozitif katkı yapmak bir yana, sırf AB sürecini baltalamak için reformlara karşı çıkacaksanız,
Bireyi, devlet dahil her türlü otoritenin baskısına karşı koruyup, onun haklarını temin edecek bir hukuk anlayışını benimsemeyecek; devleti, bireyin ve milletin önünde ve üstünde tutacak ve kararlarınızı buna göre verecekseniz,
Benim adıma karar vermeyin.

Yukaridaki metni benimsiyorsaniz lutfen
Adinizi Soyadinizi yazip `bu bildiriye katiliyorum` ibareli bir emaili
benimadimakararvermeyin@gmail.com
adresine gonderiniz...
Benim Adima Karar Verme Platformu "

2008-05-14

Bilgeliği Kimden Öğrendin?

Lokman Hekim'e "Bilgeliği kimden öğrendin?" diye sorduklarında ondan şu cevabı almışlar:
Körlerden öğrendim. Çünkü onlar elindeki değnekle tam araştırmadan adım atmazlar. Basacakları yerin sağlam olduğundan emin olduktan sonra adım atarlar... Bundan dolayı ben de bir şey yapacağım zaman düşünür, faydalı ise konuşur, yararlı ise yaparım... Faydasız ise bırakmayı ve susmayı tercih ederim.

Kaynak: Zafer

Bugün sabah servisi beklerden gözleri görmeyen birisinin yolda yürüşünü, karşıdan karşıya geçişini, ardından otobüs durağına gidip otobüse binişini hayret içerisinde izledim. Yolu bulması, durakta durması ve bineceği otobüsü bilmesi beni şaşırttı. Demek ki Allah herkese yolunu bulacak bir yöntem yada kalp gözü bahşediyor.

2008-04-22

2008 Blog Ödülleri

Değerli Günlük Sakinlerim,

Günlüğüm 2008 Blog Ödülleri'nde "Teknoloji" kategorisinde yarışmaya katılıyor. Oylama konusunda bazı katılımcılar gibi "bana oy verin" demeyeceğim. 2008 Blog Ödülleri'ne oy verecekseniz; lütfen katılımcı günlükleri inceleyip gerçekten oy vermek istediğiniz günlüklere oy veriniz. Bana göre bir yarışmanın gerçekçi ve işe yaramasının birinci kuralı seçim ve oylamanın tarafsız olmasıdır. Bu yüzden dostluğuma, arkadaşlığıma, günlük sakinliğime, kara kaşıma/gözüme bakıp diğer günlükleri incelemeden sırf hatır-gönül bağıyla günlüğüme oy verecek arkadaşların bana oy vermemelerini rica ediyorum.

Tarafsız olarak oylamaya katılacak arkadaşlar 5 Mayıs 2008 Pazartesi günü sonuna kadar 10 farklı kategoride en iyi bulduğu 10 günlüğe oy verebilecek. Unutmadan oy verebilmek için siteye üye olmak gerekiyor.

Hadi bakalım herkese tarafsız oylamalar.

2008-03-17

Bir Parti Kapatma Davası Daha!

Cuma gününden bu yana konu ile ilgili haber dinlemekten ve yazı okumaktan sıkıldım. Ülke gündeminin bir anda değişmesine seyirci olup, ekonomide geçici kırılganlıkların yaşanmasını izledim. Tüm bunları izlerken "Bir ülkede hukuk ve yargı sistemi niçin vardır?" sorusuna cevap aradım.

Gündem başlıklarını aşağıdaki gibi sıraladığımda bu dava süpriz olmasa gerek:

-2001 şubat post-modern darbesinden bu yana demokratik açılımlar

-Türkiye'nin her geçen gün güçlenmesi, dış siyasetteki nüfusunun artması

-Ergenekon Operasyonu

-Doğu ve Güneydoğu ile ilgili açılımlar

-Dünya borsalarındaki ekonomik çalkantılar

-ABD nin Ortadoğu planları(Irak,Afganistan, Pakistan ve olası İran savaşı)

-AB de dönüşüm ve Rusya'nın eski gücüne kavuşması

vs.


Konu ile ilgili Salih Memecan yoruma gerek bırakmamış.

2008-03-13

Fıkra Faslı

Adam otoyolda giderken hız limitini aşmış, ancak tüm arabalar da onunla eşit hızda gidiyorlarmış...
Biraz gittikten sonra polis durdurmuş kendisini, ehliyet ve ruhsatı aldıktan sonra
'Radara yakalandınız ceza kesilmesi için lütfen ekip otosuna buyurun!' demiş...
'Biliyorum hızlıydım!' demiş adam..
'Fakat benden başka bir sürü hızlı giden vardı.. Onları neden durdurmadınız? '
'Hiç balığa gittiniz mi?' diye sormuş polis..
'Uhmm! Evet!' diye cevaplamış adam..
'Siz!' demiş polis, 'Hiç bütün balıkları yakaladınız mı?'

***

Kamyon şoförü otoyolda giderken 'Dikkat alçakköprü!' yazısını görmesiyle köprünün altına sıkışması bir olmuş...
Son derece sinirlenmiş ikaz levhasının daha köprüye gelmeden önce konulmamasına...
Otoyol kapanmış, arkasında kilometrelerce araç birikmiş, haber vermesine rağmen saatler sonra ekip gelmiş, içeriden ağır adımlarla sırıtarak bir polis inmiş, kamyonun yanına gelip ellerini beline koymuş,
'Sıkıştın ha!' demiş..
'Hayır Memur bey!' demiş şoför..
'Bu köprüyü taşıyordum, mazotum bitti..!'

Güzel fıkralar için sevgili dostum Mehmet Döner'e teşekkürler.

2008-03-12

2008 Microsoft Lansmanının Ardından

Bugün öğleden sonra Microsoft 2008 Sunucu ve Yazılım Platformu Lansmanının sunumlarına katıldım. SQL Server 2008 Gelişmiş Veri Platformunu Cem Güven; SQL Server 2008 ile Kritik İş Uygulamalarını Önder Yıldırım-Selçuk Uzun; SQL Server 2008 ile İş Zekasını da Cavit Yantaç -Mustafa Acungil sundular. Sunumlar genel itibariyle yararlı geçti fakat gerek sunumun yapıldığı salon gerekse SQL Server 2008 konusunda beklentilerimin altında kalan bir lansman oldu(Daha önceki lansmanlara göre). Bununla birlikte SQL Server 2008 ile birlikte gelen hoş özellikler de yok değil.

Lansman vesilesiyle Tekofaks'tan Yazılım Müdürüm Osman Özhancı, Türkiye Finans'tan Metin Karabiber, Bilge Adamdan Mustafa Acungil ve günlüğümün sıkı takipçilerinden Adil Erkan ile ayak üstü sohbet etme fırsatı buldum. Bunun yanında BT Akademi'den Sefer Algan ile Oğuz Yağmur ve Daron Yöndem'i gördüm fakat görüşme için zaman olmadı:( Salonda bir şekilde tanıştığımız bir çok insanı görmek güzeldi. Eminim zaman olsaydı ve dikkatli baksaydım bir o kadar daha tanıdık sima çıkardı. Bu tür lansmanların bir faydası da aynı sektörde benzer alanda uğraşan insanları bir araya getirmesi.

Bir sonraki lansmanlarda görüşmek dileğiyle herkese yenilik dolu günler diliyorum.

2008-03-04

Uluslararası Sertifikalı Yazılım Test Eğitimi(ISTQB)

Geçen hafta Keytorc firmasından Koray YİTMEN'den şirketçe 3 günlük Uluslararası Sertifikalı Yazılım Test Eğitimini(ISTQB=International Software Testing Qualifications Board) aldık. Eğitime her proje grubundan birer kişi ile birlikte Test grubundan tüm arkadaşlar katıldı. Yazılım Geliştirme ekibinden de bendeniz eğitime iştirak ettim. Gayet zevkli ve bir hayli yararlı geçen eğitimin son gününde Yazılım Test ve Kalite Derneği nden görevli bir arkadaş eşliğinde 40 soruluk sertifikasyon sınavı yapıldı. Sertifika alabilmek için minimum 25 soruyu doğru cevaplamak gerekiyorduk. Sınava girerken bu kadar eğitimden sonra 25 doğru cevabımın çıkmaması endişesini taşıyordum. Bugün sınav sonucunu öğrendiğimde endişemin yersiz olduğunu gördüm. Zira 40 sorunun 36 sını doğru cevapladığımı öğrendim. Şükürler olsun.

Eğitimin İçeriği

Yazılım Testinin Temelleri
  • Yazılım hataları, hataların sebepleri ve sonuçları

  • Test kapsamının oluşturulması

  • Test projesinin başarısını etkileyen faktörler

  • Testin limitleri

  • Testlerin önceliklendirilmesi

  • Kalite Risk Analiz Teknikleri - Proje Risk Haritasının Hazırlanması

  • Test Senaryolarının (Test case) tasarlanması, yazılması ve dokümantasyonu

  • Örnek uygulama seçimi (Oracle Problem)

  • Test sonlandırma kriterlerinin belirlenmesi

Yazılım Geliştirme Döngüsünde Testin Yeri

  • Test psikolojisi

  • Temel test süreçleri

  • Farklı yazılım geliştirme süreçlerine testin entegrasyonu (Waterfall, Spiral, RAD, Extreme Programming, V-Model etc.)

  • Doğrulama ve onaylama (Verification and Validation)

  • Test derinliği (birim, sistem, entegrasyon, kullanıcı kabul testleri)

  • Test çeşitleri (fonksiyonel, performans, yapısal, onay testleri)

Test Projesinin Yönetimi

  • Roller ve sorumluluklar

  • Test takımının organizasyonu

  • Test ortamının kurulması (test laboratuarı)

  • Test stratejisi ve planının oluşturulması

  • Kapsam, test proje planı ve risklerin belirlenmesi

  • Test projesi çıktıları (testware)

  • Kritik perfomans göstergeleri

  • Test ve kalite control

  • Hataların önceliklendirilmesi ve raporlanması

Dinamik Testler

  • Kara kutu test teknikleri (Black Box Test Techniques)

  • Denklik sınıfı test tekniği (Equivalence Class Partitioning)

  • Uç nokta test tekniği (Boundary Value Analysis)

  • Karar tablosu test tekniği (Decision table testing)

  • Sistem durumu test tekniği (State transition testing)

  • İş senaryosu test tekniği (Use case testing)

  • Beyaz kutu test tekniği (White Box Test Techniques)

  • Araştırmacı test tekniği (Exploratory Test Techniques)

Test Otomasyon Araçları

  • Test otomasyonunda dikkat edilmesi gereken konular

  • Test otomasyon araçları seçim süreci

  • Test planlama ve yönetim araçları

  • Statik test otomasyon araçları

  • Dinamik test otomasyon araçları

Eğitimde Yapılacak Pratik Uygulamalar

  • Risk haritasının çıkartılması

  • Test planı yazılması

  • Test senaryosu (Test Case) yazılması

  • Fonksiyonel test

  • Performans testi

  • Kara kutu test tekniğinin uygulanması

  • Beyaz kutu test tekniğinin uygulanması

  • Hata girişi ve raporlanması

2008-02-14

Günlük Kardeşliği Anketi


Ankete ilgili gösteren herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Günlük Kardeşliğime katılmak isteyenler kendi web sayfalarına günlüğümü ekledikten(Mehmet GÜZEL) sonra iletişim bölümündeki mail adresim aracılığıyla benimle irtibata geçebilirler.

2008-02-12

Bir Hata ve Birkaç Öneri

Microsoft OLE DB Provider for SQL Server error '80004005'

The transaction log for database 'ceturkdb' is full. To find out why space in the log cannot be reused, see the log_reuse_wait_desc column in sys.databases

Hatalar:


  1. Hatada database ismi vermek güvenlik nedeniyle sakıncalı
  2. Database yada programsal hataların üyelere yansıtılması sakıncalı

Öneriler:

  1. Genel hatalar için error sayfaları düzenlenip kullanıcılara hatayla ilgili genel bilgiler verilebilir. Böylelikle hem hatayı gören kişiler sizi basite almamış olur hem de sisteminiz hakkında hatadan bir şey yakalama imkanı bulmaz.
  2. SQL Server ile ilgili Auto Shrink yapılabilir yada database boyu kısıtlı ise Transation Log a maximum size verilebilir. Yada tüm bunların yerine gecenin bir saatinde çalışan joblar düzenlenebilir. Bu joblar shrink te yapabilir yada dosya size ı belli bir seviyeye ulaşmışsa e-mail, cep telefonu vb iletişim aracılığıyla yönetici uyarılabilir. Bunu yapmadığınız zaman siz hatayı görene kadar saatler geçebilir sitenizi ziyaret eden ziyaretçiler çoktan sıkılmış ve kaçmış olabilir.

Hatayı bazen dostlar "post" eder, bazen yöneticiyi tanıyan üyeler. Tüm bu ücretsiz kaynaklarınız yoksa bilin ki bu size belli bir "cost" eder. Siz siz olun birileri tarafından hatalarınız için uyarılmayı beklemeyin; hatalarınızdan herkesten önce siz haberdar olun ve hemen müdahale edin. Hatta öyle bir zamanlama ve düzen ile müdahale edin ki kimsenin ruhu duymasın, sesi çıkmasın.

Hatalar hepimizin başına gelebilir fakat hatalardan ders alıp hatanın neresinden dönersek kardır. Siz siz olun hatalardan uzak durun. Hata sizi çok sıkıştırdığında; ha bre size yakınlaşmak istediğinde en fazla onu hata sayfasına yönlendirip hataya haddini bildirin! Hataya haddini bildiremiyorsanız bilin ki hata size haddinizi bildiriyordur.

2008-02-08

Siber Savaş Provası mı?

Kuzey Afrika ve Ortadoğuyu içeren geniş bir bölgenin internet çıkışını sağlayan deniz altındaki fiber obtik kabloların ard arda kesilmesi sabotaj yada geniş çaplı bir tatbikatı akıllara getirdi. Bunlar arasında en çok zikredilen komplolar "3.Dünya Savaşı" ve "İran'a karşı bir operasyon" oldu.

İlk başta olayın bir kaza olduğu bildirildi fakat Mısır hükümeti olayın meydana geldiği yerde deniz trafiğinin olmadığını söyledi. Bunun üzerine bölgedeki bir depremin kablolara zarar verdiği iddia edildi fakat geçen hafta kabloların koptuğu bölgelerde herhangi bir deprem kaydedilmedi.

Konu ile ilgili açıklama yapan uzmanlar terör örgütlerinin denizin yüzlerce metre altındaki kablolara sabotaj yapacak donanımlarının olmadığını söylüyor. Savaş karşıtı internet sitelerinde geçen yorumlarda , geçtiğimiz günlerde Pentagon'a ait gizli bir belgede "internetin düşman silahı" olarak görülmesi gerektiği kaydediliyor. ABD yönetiminin olası geniş çaplı bir savaşta internetin bloke edilmesi ile ilgili bir tatbikat yapmış olabileceği dile getiriliyor.

Konuyu Türkiye'de ilk defa Yenişafak gazetesinin Ortadoğu ve Güvenlik Uzmanı İbrahim KARAGÜL Denizlerde neler oluyor? İnternet kabusa dönecek! başlığıyla dile getirdi. Aynı konu dünya basınında geniş yankı buldu.

2008-02-04

NAND ile Diskler Hızlanıyor!

NAND bellekleri Dr. Fujio Masuoka 1984 yılında Toshiba'da çalışırken keşfetmiş. Günümüzde ise Intel ve Micron'un ortak çalışmasıyla üretilen ve müşterek girişimleri olan IM Flash Technolgies tarafından üretimi yapılan yeni nesil teknolojiye sahip NAND flash belleklerin performansı oldukça iyi. Yapılan açıklamada, üzerinde çalışılan yeni nesil NAND flash bellekler, 200 MB/s'ye kadar okuma ve 100 MB/s hızına kadar da yazma performansı verebiliyor. Şu anki mevcut hard disklerin okuma/yazma hızları ise tek bir modülün 40 MB/s okuma ve 20 MB/s civarında da yazma ile sınırlı. En son okuduğum kadarıyla NAND flash belleklerin şu an en büyük kapasiteleri 640 GB fakat TB 'lık NAND bellekler üzerinde çalışıldığını biliyorum. Bir dezavatajları şu an ki fiyatları epey yüksek fakat seri üretime geçtikleri zaman fiyatlarının herkesin alabileceği makul değerleri ineceğini düşünüyorum.

Diskleri hızlı okuyup/yazmak; diski kullanan tüm işlemlerimize hız getirecektir. Veritabanları açısından baktığımda ise uzun süren I/O sürelerinin kısalmasına vesile olup sorgularımızın daha hızlı bitmesine vesile olacaktır. Hadi bakalım NAND flash bellekleri ne zaman kullanmaya başlayacağız.

2008-02-02

Fibonacci’nin Tavşanları ve Apaçların Yaprakları

“Mankafa” Fibanocci’nin tavşan problemi
SÖYLENTİLERE bakılırsa komşularının gözünde o tam bir Bigolloneé imiş. Bigolloneé, yani mankafa! Ama bugün, aklı başında olan hiç kimse, Leonardo Fibonacci’nin mankafa olduğunu söyleyemez.
Ortaçağın en büyük Matematikçilerinden biri olan Fibonacci, 1170’li yıllarda İtalya’nın Pissa şehrinde doğmuş. Ancak babasının işi nedeniyle, Kuzey Afrika’ya, gitmiş ve Cezayir’de Müslüman Matematikçilerden ders almak gibi bir şans yakalamış. Fibonacci, kendi ülkesinde kullanılan baş belası ve hantal Roma rakamları’nın yanında, yeni öğrendiği Arap rakamlarının pratikliğini derhal kavrayıvermiş. Sonrasında Müslümanların kullandığı 0’lı bu ondalık sistem hakkında pek çok Arapça kitabı da okuma fırsatı bulmuş.
Müslümanlardan öğrendiği bilgileri kendi ülkesine taşımak gayretiyle 1201 yılında, henüz 27 yaşındayken Liber Abaci (Cebir Kitabı) adında bir eser yazmış.
İçinde o zamanın en önemli Aritmetik ve Cebir bilgilerinin bulunduğu bu kitap, ilk zamanlar pek kimsenin dikkatini çekmediyse de, kısa bir zaman sonra, ondalık Arap sayı sistemi, Avrupa’ya bu kitap yoluyla girmiş olmuş.
Ancak, Fibonacci’yi 19. yy. başlarında tekrar meşhur eden ve o tarihlerden bugünlere kadar şöhretine şöhret katan, Batı bilimine yaptığı bu olağanüstü kıyak değildir. (Aslında asıl kıyağı yapanlar, Fibonacci’ye ders veren Müslüman bilim adamları idi.) Bir arkadaşının sorduğu sıradan bir tavşan problemini çözeyim derken, farkına varmadan keşfettiği esrarengiz sayı dizisi oldu.
Bu esrarengiz sayılara geçmeden önce, şu tavşan problemi neymiş ona bir bakalım:
Fibonacci’nin dostlarından biri, günlerden bir gün kendisine gelerek şöyle bir soru sormuş:
“Sevgili Fibo! Diyelim bir çift yavru tavşanım var. Bunlar bir ay sonra yavrulayacak hâle gelse ve bir çift tavşan yavrulasa ve bu yavru çift tavşan da bir ay sonra yavrulayacak kadar büyüse ve onlarda diğerleriyle beraber ayda bir çift tavşan yavrulasa, ancak tavşanlarım hiç ölmese 100 ay sonra kaç tavşanım olur?”
Soruyu anladınız mı? Tavşanlar çabuk çoğalır bilirsiniz. Bir çift yavru tavşanımız var. Bunlar bir ay sonra bir çift tavşan dünyaya getiriyorlar. Bir sonraki ay bu ilk çift tavşan bir çift tavşan daha dünyaya getiriyor. Üçüncü ayda ise, hem ilk çift tavşan hem de ikinci çift tavşan dünyaya yeni bir çift tavşan getiriyor ve bu böyle devam edip gidiyor! Olay çok basit yani!
Şimdi bu tavşan çiftlerini aylara göre sayılarla gösterelim:
1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144...
İşte böyle tavşanlar çoğalır durur; bu sayı dizisi de uzar gider. Ve bu uzayıp giden sayı dizisine Fibonacci Sayıları denir. Ama dikkat ettiyseniz, bu dizide bir tuhafık vardır? İlk ikisi dışında, her sayı kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşuyor! Yani bir sonraki sayıyı bulmak isteyene, ondan önce gelen iki sayıyı toplamak yeterlidir!
Merak edenler için 100. Ayda kaç tavşan olduğunu hemen söyleyeyim:
354.224.848.179.261.915.075 Cevap bu, boşuna kendinizi telef etmeyin.
İlginç bir gerçek:
Bu sayılar her yerde!
FIBONACCI sayıları neden esrarengizdir? Çünkü basit bir tavşan hesabından çok daha fazla şey ifade eder. Bu sayı dizisi, Allah’ın yeryüzünde var ettiği pek çok eserde kendini gösterir. Özellikle de bitkiler âleminde “tesadüf” kelimesini en hafif anlamıyla bile kapı dışarıya koyacak kadar çok görülür.
ETRAFINIZDAKİ ağaçlara ve öteki bitkilere baktığınızda, ama sadece baktığınızda ilk gördüğümüz şey; bir gövdenin orasından burasından gelişi güzel göğermiş dallar ve yine o dalların sağından solundan fırlayan daha ince dallar ve bütün bu dal karmaşasının üzerine adeta pilavın üzerine karabiber serpiştirmek gibi serpiştirilmiş binlerce yaprak, çiçek ve meyvedir. Ama görünüş sizi aldatmasın. Bu manzaranın en küçük parçacığında bile ne bir karmaşa, ne de bir gelişi güzellik vardır. Her dal, her yaprak ve her meyve olması gerektiği yerde olması gerektiği gibidir.
Hangi dalın ağacın neresinden çıkacağı bellidir. Hangi dalda kaç yaprak olacağı da bellidir. Hangi yaprağın, dalın hangi istikametine doğru, hangi açıyla uzanıvereceği de bellidir. Bütün bunlar sonsuz bir ilmin hesabı ile hesap edilmiştir.
Her ağacın ve her bitkinin kendine göre bir şekli şemali ve büyüme tarzı vardır. Biz o tarz farklılıklarına bakarak onları sınıflandırır ve birbirinden ayırırız.
Allah her ağaç için ayrı bir formül belirlemiştir ve her ağaç, kendine ait formülün zerre dışına çıkamaz. Bu, İstanbul’daki bir çam ağacı için nasılsa, Pekin’deki bir çam ağacı için de öyledir. Her iki çam ağacı da, bir çam ağacının uyması gereken kuralların dışına çıkamaz. Neticede ortaya çıkan güzellik, işte Rabbimizin bu sonsuz ilminin sonsuz hesaplamalarının sonucudur. Her şey hesap edilmiştir.
Fibonacci sayılarının bütün bu anlattıklarımızla ne alâkası var, şimdi ona gelelim.
Eğer yapraklı bir bitkiyi elinize alıp incelerseniz biraz sonra ilk farkedeceğiniz şey, yaprakların birbirlerinin üzerini—belli bir mesafeye kadar—örtmeyecek şekilde dalın veya sapın etrafında dizildiği olacaktır. Böylece üsteki yaprak altakinin güneş ışığı ile önünü kesmez. Yağmur yağdığında ise, yaprakların tamamı, rahmetten nasibini eksiksiz alır.
Bir sap üzerindeki yapraklardan birini seçelim ve ona 1 numarasını verelim. Sonra 1 numara ile aynı yönde olan öteki yaprağa doğru gidelim. Saat yönünde 3 tur attıktan sonra 1 numara ile aynı hizadaki ilk yaprağa ulaşmış oluruz. Ve bu sırada tam 5 yaprak sayarız. Bu işlemi saat yönünün tersine yaparsak 2 tur atarız. Böylece 2, 3, 5 rakamlarına ulaşırız ki, bunlar ardışık Fibonacci sayılarıdır. Bu sayılar, bitkiden bitkiye göre değişse de, bazen saat yönünde, bazen de tersi istikamette olsa da her zaman Fibonacci sayısıdır.
Mesela, bir meşe, yahut elma ya da kiraz ağacının dallarını inceleyecek olursak, seçtiğimiz başlangıç yaprağının hizasındaki bir sonraki yaprak için saat yönünde 2 tur atmamız gerekir. Bu esnada tam 5 yaprak sayarız. Bu hesap hiç şaşmaz. Fibonacci’nin tavşan hesabı yaparken bulduğu bu sayı dizisi, bitkiler âleminindeki sonsuz ince hesapları görmemiz açısından son derece ilginçtir.
İyi Matematik bilgisine sahip olanlar buradan istedikleri sonucu çıkarsınlar, ama benim gibi Matematik özürlüsü olanların bile ilk çıkarması gereken sonuç, Allah’ın izni olmadan düşmeyen o yaprakların, elbette O’nun izni olmadan da dallarında gelişi güzel ve kendi kendine yeşermiyor olduğudur. Evet, her şeyin bir ölçüsü, sayısı ve miktarı vardır. Tesadüf ise yoktur.
(Bir sonraki ay: Fibonacci dizisi ve Altın oran mucizesi)
Bir sap üzerindeki yapraklardan birini seçelim ve ona 1 numarasını verelim. Sonra 1 numara ile aynı yönde olan öteki yaprağa doğru gidelim. Saat yönünde 3 tur attıktan sonra 1 numara ile aynı hizadaki ilk yaprağa ulaşmış oluruz. Ve bu sırada tam 5 yaprak sayarız. Bu işlemi saat yönünün tersine yaparsak 2 tur atarız. Böylece 2, 3, 5 rakamlarına ulaşırız ki, bunlar ardışık Fibonacci sayılarıdır. Bu sayılar, bitkiden bitkiye göre değişse de, bazen saat yönünde, bazen de tersi istikamette olsa da her zaman Fibonacci sayısıdır.
Çiçekler, tohumlar ve kozalaklar…
FIBONACCI sayılarının yeryüzünde görünmesi yapraklardan ibaret değildir. Pek çok çiçeğin taç yapraklarının sayısı Fibonacci sayısıdır. Yoncalar 3, papatyalar, düğün çiçekleri, sardunyalar ve menekşeler 5 yapraklıdır…
Yapraklar, çiçekler derken, çiçeklerin tohumlarında da Fibonacci sayılarını okursunuz. Mesela ayçiçeklerinin ilginç sarmallarını saat yönünde olanlar ve olmayanlar diye sayarsanız ardışık Fibonacci sayılarını bulursunuz.
Bu ilginç durum, papatyaların altın kalplerinde, çam kozalaklarında, ananas meyvesinde ve soğanın kat kat tabakalarında da görülür.
Çam kozalakları bu konuda çok iyi örneklerdir. Kozalağın üzerindeki taneler, kozalağın alt kısmındaki sabit bir noktadan başlayarak tepedeki sabit bir noktaya kadar eğriler çize çize gelişir. Bu gelişme sonunda, taneleri soldan sağa ve sağdan sola doğru sayarsanız Fibonacci dizisi elde dersiniz. Bitkiler âleminde her şey, belli bir sırada ve sayıdadır. Tıpkı bütün kâinattaki, bütün âlemlerde olduğu gibi.
Çünkü: “Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır.” (Talak Suresi, âyet,3)

Tarık Uslu

Cember.net'i Protesto Ediyorum ve Herkesi Üyeliğini İptal Ettirmeye Davet Ediyorum!

1.5 yıldır üyesi olduğum ve birçok kişiyi üyesi yaptığım Cember.net ile dün açmış olduğum bir konunun profesyonelliğe yakışmayacak şekilde kilit vurulması/sansüre uğratılması neticesinde yol ayrımına geldim. Anladım ki ülke olarak daha çok fırınla ekmek yememiz gerekiyor. Birbirimizin fikirlerine -belirli bir seviyede olduğu sürece- saygı duymamız gerektiğini öğrenmemiz için daha çok yol katetmeliyiz.

Profesyonel kurum, kuruluş ve siteler kişilerin ırk, din, dil, renk vs gibi kriterlerine bakmaz. Ama maalesef ülkemizdeki kimi kurum ve kuruluşlar, Cember.net gibi siteler hala belirli grup ve fikirlerin misyonu altında faaliyet gösterip karşı fikirlerin barınmasına, bir şeyler yazmasına, fikirlerini açıklamasına izin verilmiyor. Fikir özgürlüğün olmadığı yerde benim ve benim gibi düşünen insanların durmaması gerekir. Bu konuda ki dusturum "Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz asla!"'dır.

Forum kurallarıa uymayan bir konu olursa silinebilir, cevaplar verilmeden silinebilir. Fakat bir konu yüzlerce cevap yazıldıktıktan sonra forum kurallarına uymayan bir mesaj var diye kilitlenemez. Eğer forum kurallarına uymayan bir mesaj varsa o ilgili mesaj silinmeli; bu mesajın tekrarında ilgili kişi uyarılmalı; uyarı dikkate alınmayıp aynı hata devam edildiğinde ilgili kişinin forum üyeliği askıya alınmalıdır. Bir forum böyle yada daha güzel bir profesyonellik ve ciddiyette yönetilmelidir. Yoksa herkes keyfi ve hoşuna gitmeyen mesaj yada konuları silip kilitlerse o forumun ne düzeni kalır ne de orda insanlar bir daha yazar. İşte cember.net bu profesyonelliği gösteremedi.

Demek 4.4 milyon Euro ya yabancı bir şirkete de satılsan profesyonel olmadıktan sonra benim için bir değer ifade etmiyorsun. Aslında bu ve benzeri yerlerin networking bahanesiyle insanları toplayıp ardından bu insanların sayısı ve etkinlikleri üzerinden para kazandığı değişmez bir gerçek. Artık yabancılara satıldığına göre ben ve benim gibi düşünenlerin cember.net yöneticileri için bir anlam ifade etmiyor. Zira bizim üzerimizden çoktan para kazanmışlardır, bizler de bir ticaretin metaı çoktan olmuşuzdur.

Bu ve benzeri yerlerin ucuz ve özgürlük dışı hareketlerini kınıyor, benim gibi düşünenleri cember.net'ten üyeliklerini iptal ettirmeye davet ediyorum.

Tüm günlük okuyucularıma saygı ile duyurulur.

Kilitlenen/Sansürlenen konu : Üniversitede Özgürlük
Cember.net yönetimine yazdığım şikayet : Cember.net Forumlarının Yönetimi Bu Kadar Basitse Üyeliğimi İptal Ettireceğim!

Yazılan yazıların hepsi doğru mu yada fikirlerime uyuyor mu? Hayır ama medeni insanlar birbirlerini medeni bir şekilde dinler. Karşıt fikir de olsa karşılıklı sevgi ve saygıdan ödün vermez.

Üyeliğimi iptal ettirmek için başvuruda bulundum; girişimi engellediler ama hala bilgilerim duruyor. Umarım böyle bir sitede tüm bilgilerim en kısa zamanda silinir.
Bu ve benzeri yerlerin ucuz ve özgürlük dışı hareketlerini kınıyor, benim gibi düşünenleri cember.net'ten üyeliklerini iptal ettirmeye davet ediyorum.

Bu konuda merakı olanlar soru ile bana ulaşabilir. Konu ile ilgili başta ilgili forum yöneticisine, ardından site yöneticilerine şikayette bulundum, derdimi anlattım. Derdimi anlattığım halde sorunun çözülmediğini; burası benim çöplüğüm istediğimi yaparım havası beni üyeliğimi iptal ettirmeye yönelti. Bazıları gitmek çözüm değil savaşmalıydın diyebilir. Bence ben gereken savaşı verdim. İnsanlar anlamayacaksa, sürekli mesajlarım sansürlenecekse, beni destekleyen yazılar moderatorler tarafından silinecekse kalmamın ne alemi var ki!

Bu konuda herkesi bilgilendirmek istedim.

Saygı ve sevgiler.

2008-01-29

MS SQL Server 2008 Gecikecek!

Bilindiği gibi Microsoft 27 Şubatta 3 server ürünü(SQL Server 2008, Visual Studio 2008 ve Windows Server 2008 ) için kutlama yapacak. Bugün aldığım bir habere göre MS SQL Server 2008 ancak bu yıl sonuna yetişebicekmiş. Her ne kadar SQL Server 2008'in release sürümü geç çıkacak olsa da Şubat ayındaki kutlamada yine yerini alacak. Artık hep birlikte yıl sonunu bekleyeceğiz. MS SQL Server 2008'i bekleyenlere duyurulur.

Altın Oran: Hiçbir Şey Tesadüfi Değildir!

M.Ö. 500'lü yıllarda yaşamış olan Pisagor, "Bir insanın bütün vücudu ile göbeğine kadar olan yüksekliğin oranı ile, bir dikdörtgenin uzun ve kısa kenarlarının oranı birbirine eşittir. Çünkü, bütünün büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına eşittir" demiş.
Pisagor'un Sözünü ettiği oran ALTIN ORAN'dır. Ve sadece insan vücudunda değil, gözümüzün görebildiği hemen her şeyde ve her yerde bu oran vardır. Hiçbir şey, başı boş, gelişi güzel, plânsız, programsız, rastgele, ölçüsüz ve tartısız değildir. İlerleyen satırlarda en çarpıcı örneklerde göreceğiniz gibi, her şeyin bir oranı, daha doğrusu, ALTIN ORAN'ı vardır.

Ortaçağ'ın büyük Matematikçisi, Fibanocci'nin bulduğu sayı dizisinin, her biri kendinden önce gelen sayının toplamından oluşan bir diziliş mantığı vardır. Yani:
0,1,1,2,3,5,8,13,21,34,55,89,144,233,377,610.... gibi.
Bu sayıları kendinden önce gelen sayıya böldüğünüzde, birbirlerine oldukça yakın değerler elde dersiniz. Özellikle 13. sırada yer alan 233 sayısından sonra, bu değer neredeyse sabitlenir.
233/144=1,6180556
377/233=1,6180258......
Küsuratı hariç bırakılarak alınan bu 1,618 sayısı ALTIN ORAN'ın sayısıdır. Sanatlı bir eser yapmak istiyorsanız—insanların hoşuna giden, dengeli ve güzel görünen bir eser—bu bir heykel de olabilir, bir mabet de, bir tablo da, bir çikolata kutusu da... mutlaka bu oranı göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Çünkü ALTIN ORAN, yeryüzünün sanat ve güzellik ölçüsüdür.

İNSAN VÜCUDU ve ALTIN ORAN
İNSAN BEDENİ, her şeyiyle, şu kâinat içinde yaratılmış olan en güzel şeydir. Çağlar boyunca, ressamlar, heykeltraşlar, mimarlar ve tasarımcılar, bir ürün tasarlarken, insan bedeninden ilham ve ders almışlardır. Bu, dün nasılsa, bugün de öyledir. İnsanın eliyle ürettikleri, eliyle kıyaslandığında son derece kaba ve ilkel kalır. Bu harikulade eser, estetik ve fonksiyonel kıvrımları arasında ALTIN ORAN'a sayısız örnekler saklar.
Pisagor, bir insanın bütün vücudu ile göbeğine kadar olan kısmın oranına dikkat çekiyordu. Evet, göbek ile ayaklar arasındaki mesafeyi 1 birim sayarsanız, insanın boyu 1,618'e denk gelir. Ve bu oran hiç değişmez.
Göbek ile başın en üst noktası arasındaki mesafe ile, omuz ve baş ucu arasındaki mesafenin birbirine olan oranı da 1,618'dir.
Göbek-diz arası, diz-ayak ucu arasındaki mesafeden, yine 1,618 oranında büyüktür.

ELLER
DURUN! Okumayı bırakın ve işaret parmağınıza bakın. Her zaman kendisi dışında bir şeylere işaret eden bu "işaret parmağı" bu sefer kendisine işaret etsin.
İşaret parmağı 3 boğumludur. Parmağın tam boyunun ilk iki boğuma oranı ALTIN ORAN'dır.
Orta parmağın, serçe parmağa oranı da ALTIN ORAN’dır.
İşin bir garip yanı da şudur: 2 elin, bütün parmakları 3 boğumludur. Her elde 5 parmak vardır. Ancak bunlardan sadece 8 tanesi ALTIN ORAN'A göre yaratılmıştır. 2,3,5,8 ise, Fibanocci sayı dizisidir.

YÜZ
İDEAL bir insan yüzünün ölçüleri, hem bilim adamları tarafından, hem de sanatkârlar tarafından belirlenmiştir. Kişiden kişiye, değişen genetik farklılıklara rağmen, genel olarak insan yüzünde, ALTIN ORAN kendini gösterir.
Yüzün boyu ile genişliği,
Ağız boyu ile burun genişliği,
Gözbebeklerinin arası ile kaşlar arasıdaki mesafe,
Üst çenedeki ön iki dişin enlerinin boylarına olan oranı, hep ALTIN ORAN'ı veren değerlerdedir.

AKCİĞERLER
AMERİKALI bir fizikçi ile bir doktorun 80'li yılların sonlarına doğru yaptıkları bir araştırmanın sonucu, ALTIN ORAN’ın ciğerlerimizin en küçük köşesine kadar geçerli olduğunu gösterdi.
B.J. West ve A.L. Goldberger adındaki bu iki bilim adamı, akciğerleri oluşturan bronş ağacının ilk bakışta görülen asimetrik yapısının rastgele olmadığını gördüler.
Soluk borusu akciğerlere doğru iki ana kola ayrılmaktadır. Bu kollardan soldaki sağdakinden daha kısadır. Bilmem söylemeye gerek var mı? Bu iki dalın birbirine oranı ALTIN ORAN'dır. Dahası, bütün bir akciğer yapısı içinde bu dallanma en küçük odacığa kadar sürer gider ve her bölünme ALTIN ORAN'a göredir. Tesadüf yoktur!

ALTIN DİKDÖRTGEN VE ALTIN SPİRALLER
UZUN kenarı 1,618 birim kısa kenarı ise 1 birim olan dikdörtgene ALTIN DİKDÖRTGEN denir. Şimdi böyle bir dikdörtgen çizelim:
Bu altın dik dörtgenin içine, kısa kenarlarından birini kenar olarak kulanacağımız bir KARE yerleştirelim. Ve karenin iki köşesini birleştirecek bir çeyrek çember çizelim.
Dikdörtgenin içindeki karenin dışında kalan dik dikdörtgen de bir ALTIN DİKDÖRTGENDİR. Şimdi Onun içine de kısa kenarı, kenar olarak kullanan bir kare çizelim ve köşelerini çember parçası ile birleştirelim.
En baştaki altın dikdörtgenimizin boş kalan yeri de bir ALTIN DİKDÖRTGEN dir.
Aynı işlemi o bölgede de yapalım ve içine kısa kenarı kenar olarak kullanan bir kare çizelim. Aynı işlemi kalan altın dikdörtgen için de yapalım. Teorik olarak bu işlem sonsuza kadar devam edebilir, ama biz, iyisi mi burada keselim.
Son olarak bu yeni karelerin köşelerini, ilk karemizin köşelerini birleştiren çeyrek çember gibi çember parçalarıyla birleştirelim. Bu çemberleri aynı yönde çizdiğimizde ortaya, yeryüzünde görülebilecek şekillerin en güzeli çıkar: SARMAL.
Temelinde müthiş bir ALTIN ORAN disiplini yatan sarmallar , İngiliz estetikçi William Charlton’un ifadesiyle, “İnsanların hoşuna gider. Çünkü, bir sarmalı izlemek kolaydır.”
19. yy doğa bilimcisi Alfred Ruseal ise, bir salyangozun kabuğunu örnek göstererek, “Bu şekil var olan en güzel eğridir” demekten kendini alamaz.
Thedore Cook adındaki bir başka doğa bilimcisi ise, bu konuda oturup Yaşamın Kavisleri adında bir kitap yazmıştır. Cook, kitabında "Bu olağanüstü güzel şekilleri bakıp da göremediğimiz hiçbir yer yoktur" der.
Altın oran sarmalları gerçekten de gözümüzün gördüğü, hatta göremediği her yerdedir. Ayçiçekleri, kozalaklar, salyangozlar, DNA zinciri, Natilus başta olmak üzere denizlerde yaşayan pek çok yumuşakçanın kabukları... herbirinde altın orana göre yaratılmışlardır ve altın sarmal formunu asla bozmadan büyürler.
Az önce en basit bir sarmalı bile doğru düzgün çizmek için geçilmesi gereken aşamaları gördünüz. Sizce bir salyangozun bu tür hesaplamalarla kabuğunu inşa etme ihtimali var mıdır?
Yumuşakça da olsa salyangoz bir canlıdır. Hadi onu geçelim, ya tesadüflerin! Taş, toprak, su, elementler, ısı.. gibi sebeblere ne dersiniz! Altın oranı bilirler mi? Bir sarmal çizebilirler mi? Bir salyangoza kabuk örebilirler mi peki?

"Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz" (Enam,80)

Kaynak: Zafer Dergisi

.::YASAL UYARI::.

©2004-2023 Mehmet GÜZEL, www.mehmetguzel.net

Site içeriği kaynak gösterilmek koşuluyla yayınlanabilir. Yazılan yazı ve yorumlar sadece yazı ve yorum sahiplerini bağlar.