2007-01-19

Hedef Değiştirme Oyunu

Bilindiği üzere Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Dink'e sıkılan kurşunlar Türkiye'ye sıkılmıştır. Kim yada kimlerden olursa olsun ve kim yada kimlere karşı yapılırsa yapılsın tüm cinayetleri ve menfur olayları kınıyorum.

Silahlı saldırının arkasındaki güçlerin Türkiye'yi dış siyasetten iç siyasete çekme niyetleri var. Son zamanlarda Türkiye'nin atmaya çalıştığı adımları analiz edip sonuçlarınının getireceklerini hayal edebilirsek kurşunların geliş yönünü de bulma imkanımız olur.

Elimizde Türkiye'nin satranç tahtasındaki hamleleri, karşı hamleler, zamanlama, seçilen kişi, sonuçlarla ilgili olasılıklar vs gibi argümanlar var. Bu parametreleri kullanarak kanlı ellerin fonksiyonu rahatlıkla bulunabilir.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Hrant Dink'in uğradığı saldırı hem hedef değiştirme hem de belki de göz dağı verme olarak yorumlanabilir.
Türkiye olarak bu oyunlara gelmemeli, daha dikkatli davranmalıyız. Her zaman böyle olaylar olabilir. Aklı selimi kaybetmemek en iyisi...

Adsız dedi ki...

Kim, ne adına, hangi amaç için!
Türkiye yeniden suikastler, faili meçhuller ülkesi mi olacak? Birilerinin kafasını bozduğu için birileri hep ortadan mı kaldırılacak? Kim, ne adına, kim adına, hangi gerekçeyle, hangi amaç için böyle bir cinayeti işleyebiliyor? Dünyada, bölgemizde ve Türkiye'de her şeyin gerildiği bir dönemde Hrant Dink'in öldürülmesinden kimler fayda sağlayacak? Amaç neydi? Ermeni tasarılarını engellemek mi? Avrupa Birliği sürecini sekteye uğratmak mı? Güneyimizde kriz böylesine büyürken dikkatleri başka yöne çekmek mi? Türkiye içinde birilerini bir şeylere zorlamak mı? Bu cinayetin üstünden nasıl hesap yapılabilir?

Cinayeti işleyenler, kendilerini bu ülkenin gönüllü muhafızları olarak görenlerse, sahipleri görenlerse, ne kazandılar? Türkiye'ye ne kazandırdılar? Ermeni tasarılarını böyle mi engelleyebileceklerini sanıyorlar? AB sürecini böyle mi sekteye uğratabileceklerini sanıyorlar? Türkiye'yi bu şekilde mi koruyacaklarını sanıyorlar? Ya kaybettirdikleri? Ya bu ülkeye yaptıkları kötülükler? Ne oldu şimdi? Düşünceleri, fikirleri silahla, kurşunla susturanlar, yarın başka kimleri öldürecek? Kimleri ortadan kaldıracak? Bu şekilde nereye kadar gidebilecekler?

Cinayeti işleyenler, uluslararası nitelikli çevreler ise her şey daha net, daha anlaşılır. ABD'de Ermeni soykırım tasarısı görülmeden hemen önce, Türkiye'de Ermeni kökenli önemli bir ismin öldürülmesini nasıl anlayacağız? Kerkük konusunda hassasiyetlerin tırmandığı, Türkiye gündemini adeta rehin aldığı bir dönemde böyle bir suikastin işlenmesini nasıl anlayacağız? Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının alabildiğine yükseldiği bir dönemde, bu suikasti nasıl anlayacağız?

Devamı gelecek mi? Birileri Türkiye'ye, “ayağını denk al, bak sana ne yaparız” mı demek istiyor? Birileri “öyle Kerkük, Kuzey Irak diye efelenme, kendi sorunlarına bak” mı diyor? Birileri “işte bu kadar zayıfsınız, ona göre davranın” mı diyor? Bu birileri kim? İçeriden mi, dışarıdan mı? Böyle bir Türkiye'de, böyle bir dünyada, yerel-uluslar arası ayırımı olmadığını göre, tetiği çeken kişi bulunsa olay çözülebilecek mi? Büyük ihtimalle hayır!

Bu soruların cevabını bulmak, şu an için, elbette mümkün değil. Bir deli, bu ülkedeki karanlık çevreler ya da Türkiye ve bölgede binbir hesap yapanlar olabilir. Kim olursa olsun, hepimize zarar veren, hepimizi üzen, hepimizi tehdit eden bir eylem. Ve daha da korkutucu olan, benzer cinayetlerin işlenebileceğine ilişkin endişe.

Hepimiz, kim olursa olsun, bu vahşi cinayetlere, bundan medet umanlara, bu yöntemle iş yürütenlere karşı durmak zorundayız. Çünkü kaybeden hepimiz olacağız. Hrant Dink'i sevmeyenler, cinayeti onaylarsa, suskun kalırsa, yarın sevdiklerinin de aynı yöntemle ortadan kaldırılabileceğini bilmeliler. Kaybedenin Türkiye olacağını çok iyi bilmeliler. Ancak, cinayetin daha ne olduğunu bilmeden, Türkiye'de hemen herkesin kınadığı bir olay üzerinden iç gerilimleri arttırmaya yönelik girişimler de aynı oranda tehlikeli olacaktır. Herkes sağduyulu olmak, sükunetini korumak zorunda.

İbrahim Karagül
YeniŞafak

Adsız dedi ki...

Bence bu tür suikast girişimleri için özel birimler oluşturulmalı. Bu tür olaylar, alanında uzman kişiler tarafından incelenip olay aydınlatılabilir. Açıkçası olayın failinin şu an için bulunabileceğini sanmıyorum. Yazarın yakınlarına baş sağlığı, Allah'tan da rahmet diliyorum.
Umarım onun başına gelen bundan sonra kimsenin başına gelmez. Hangi dine mensup olursa olsun.

Ayrıca şunu da söylemek istiyorum: Ben Türkiye'de adaletin son yıllarda iyi işlemediğini düşünenlerdenim. Bence cezalar arttırılmalı ve idam cezası yeniden getirilmeli. Yoksa bu suçların önüne geçilemeyecek. Kanunların yeni bir düzenlemeye ihtiyacı var bence...

Saygılarımla, Sezai Özarslan...

Adsız dedi ki...

Konu ile ilgili yapılan yorumlar:

Eski MİT'çi Mahir Kaynak: Dink'in öldürülmesi ABD Kongresi'ne soykırım tasarısı sunan Ermenilerin işine gelecektir. Türkiye'ye yönelik bir operasyonun başlangıcı açısından çok isabetli seçilmiş bir hedef.

İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu: Dink'in öldürülmesi yeni suikastların habercisi. Bu tür cinayetler 2007 yılı başından itibaren bekleniyordu. Kaos çıkarmak birtakım güçlerin oyunudur.

Terörle Mücadele Özel Temsilcisi emekli Orgeneral Edip Başer: Dink özellikle hedef seçildi. Kritik ve çok önemli bir olay. Dikkatleri Irak'tan başka bir yere çevirmek için düzenlenmiş olabilir.

Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Kemal Kerinçsiz: 'Mel'un ve menfur bir saldırı, son derece üzüntü verici. Doğrudan insan hayatına yapılan üzüntü verici bir olay. Ne olursa olsun uç fikirler olsa bile, kabul edilebilir olmasa dahi fikirler tamamen o fikir mücadelesi ve hukuk mücadelesi içinde geçmelidir.

Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu: Bu cinayeti işleyenler başka şeylerin peşinde. Bu saldırıyı kabul etmemiz, onaylamamız mümkün değil. Kim yapmış olursa olsun; bir insanı, bir vatandaşımızı öldürenleri onaylamamız mümkün değil. Bunların amaçları farklı.

Gazeteci Perihan Mağden: Bu kadar vatanı seven bir insanın göz göre göre kurban edilmesi bana dokunuyor. Birtakım güçler, Türkiye'yi karıştırmaya karar verdiler.

Gazeteci yazar Fehmi Koru: Türkiye açısından büyük kayıp. Tarihimizde bu tür siyasi cinayetler yaşandı. Bunların amacı Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemek. Dink en uygun hedeflerden biriydi. Hem bir cemaat içindeydi hem de yurtdışında tanınan bir isimdi.

Gazeteci yazar Cengiz Çandar: Hrant Dink'in ismi gündemde değildi. Kendisiyle ilgili bir tartışma da yoktu. Böyle bir zamanda öldürülmesi akla başka şeyler getiriyor.

Gazeteci yazar İsmet Berkan: Hrant iyi bir vatandaştı. Bu ülkede filmler tekrar tekrar gösteriliyor. Eğer çoğunluktan farklı düşünüyorsanız mahkemelere çıkarsınız, protesto edilirsiniz. Bunun en kötü senaryosu ise ölümdür.

Ermeni Araştırma Vakfı Başkanı Ömer Lütem: Böyle şiddet hareketi ile siyaset yapılmaz. Türkiye'yi güç durumda bırakmak için yapılmış olabilir. ABD'de Temsilciler Meclisi'ne sunulmakta olan karar tasarısı ile ilgili olabilir. Türkiye'nin imajına büyük zarar verecektir.

Ünlü hukukçu Kezban Hatemi: Hrant Dink öldürülmeden hemen önce bir telefon alıp aşağı inmiş. Cinayetin ardından yakınları ile telefonla konuştum. Bana 'Telefonla konuşur konuşmaz bir şey söylemeden aşağı indi, olay bundan sonra oldu.' dediler. Cinayetin telefonla bağlantısı olduğuna inanıyorum.

gaykedi dedi ki...

"Gözlerin rengi, biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi aynıdır"....Afrika Atasözü

"Genetik bağlamında bilimsel olarak kanıtlanmış herhangi bir insan ırkı yoktur ama ırkçılık ve ırkçılar vardır. Saf bir Fransız, İngiliz, İtalyan, Alman, İspanyol, Bulgar, Rus, Yahudi ırkı olmadığı gibi 24 ayar bir Türk ırkı da yoktur. Ama bunların ırkçıları vardır!"...Özdemir İnce

Ermeni de olsak Türk' te, Yunan' da, zenci de, beyaz da "Gözyaşlarımız Aynı Renk".... insanlık olarak insan yiyen ırkçı yamyamlara bir kurban daha verdik...ne kadar üzüldügümü anlatmam zor..dün gozyaslarimi tutamadim ve bir Türk olarak ülkemin ırkçılarından bir kez daha utandim....Nur içinde yat sevgili Hrant....

Adsız dedi ki...

Yine olaylar dış etkenlerle içe çekiliyor arkadaşlar.İstikrarı bozmaya çalışanlar gençlerin hırçınlık yaşlarında bilerek maşa seçiliyor. Herkes internet kafeleri suçlamaya, bunlardan dolayı olayların çıktığına inanıyor.İnternet kafeler yokken terör vardı şimdi ise ermeni soykırımı diye hiç olmayan birşey için ortalığı karıştırmak isteyenler çıktı.Fark ne hiç...İkiside aynı iş için çalışıyor..Ortamı germek ülkeyi iç ayaklanmaya çıkartmak.

Son olarak gençlerin yani bizlerin kendimizi bir daha gözden geçirmeli,milliyetçiyim diye birilerini öldürmemeliyiz.Esas milliyetçilik insanımızı vatanımızı sevmek bir bütün halinde ülkeyi düşünmektir...
Saygılarımla,
Atilla CAN
http://www.atillacan.com

Adsız dedi ki...

Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi uygulanmak istenen modelle tam bir uyum sergiliyor. Bölgemizde etnik ve din ayrılıklarına dayanan bir çatışma körüklenirken ve bunun sonuçlarına bağlı olarak yeni devletler oluşturulurken ülkemizin bir hedef olmaması uzak bir ihtimaldi. Ülkemizde Ermenileri rahatsız edecek bir durum sözkonusu değildi. Soykırım yasa tasarılarının kabulünü kolaylaştıracak yeni bir olaya da ihtiyaç yoktu. Bu konudaki projeler kitle desteğine ihtiyaç duymayacak kadar olgunlaşmış ve devlet politikaları haline dönüşmüştü. Yani böyle bir tasarının ABD’de kanunlaşması için yeni eyleme gerek yoktu. Eğer ABD yönetimi tasarıyı gerçekleştirmek isterse herhangi bir engelle karşılaşmaz, istemezse de böyle bir eylem onu kabule zorlayamazdı.

Konu ülkemizde farklı soydan gelen ve değişik inançlara sahip kimselerin bir arada yaşayıp yaşamayacağıydı ve hedef bir Türk-Kürt çatışmasının temellerini atmaktı. Eğer Türkiye farklılıkları çatışma nedeni olmaktan çıkarır ve bir arada yaşama arzu ve iradesine sahip insanların bir ulus olmasını yeterli gördüğünü ispatlarsa, bölgedeki çatışmanın dışında kalmayı başarabilirdi.

Devlet kurumları ve siyasetçiler bu yönde tavır aldılar ve farklılıkların bir sorun teşkil etmediğini açıkça ifade ettiler.

Bu arada bir sorun yeteri kadar açıklığa kavuşmadı. Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahalesi tartışılırken bunun gerekçesinin ne olacağı karanlıkta kaldı. Bazıları bölgedeki Türkmenler’in korunması gerektiğini ileri sürerken diğerleri bölgede çıkarlarımız olduğunu, Kerkük’ün Misakı Milli sınırlarında içinde bulunduğunu söylediler. Her iki söylem de yanlıştı. Türkiye bölgedeki hiçbir halkı diğerlerinden ayırt etmemeli ve eğer bir müdahale sözkonusu olursa bunu bölgede yaşayan herkesin güvenliği için yaptığını anlatabilmeliydi. Eğer Misakı Milli’den söz ediyorsak bunun sadece topraklardan ibaret olmadığını ve oradaki insanları da kapsadığını anlamalıydık.

Bir provokasyon olduğu çok açık olan suikastın başarıya ulaşıp ulaşmaması oluşacak tepkilerin niteliğine göre belli olacaktır. Eğer bu olaya tepki genel bir nitelik kazanır, hem toplum hem de devlet çok açık biçimde eylemin karşısında olduğunu anlatabilirse eylem ters teper ve yapanların ummadığı bir sonuç ortaya çıkar. Ayrıca bu olay din ve soy farklılıkları karşısında genel tavrın ne olduğunu gösteren bir mihenk taşı görevi yapar.

Türkiye bölgede çatışma yaratmak için kullanılan soy ve din farklılıklarının dışında ve üstünde olduğu gösterirse, bu gibi provokasyonların bir anlamı kalmayacağı için, yeni acılarla karşılaşmak zorunda da kalmayız. Yerini bulan ve hedefine ulaşan her provokasyon yeni eylemlere çıkarılan bir davetiye gibidir. Bu elim suikastla bize yollanan mektubu okumayalım ve yırtıp atalım ki yenilerini yollamaya gerek duymasınlar ve cesaret edemesinler.

Mahir Kaynak

.::YASAL UYARI::.

©2004-2024 Mehmet GÜZEL, www.mehmetguzel.net

Site içeriği kaynak gösterilmek koşuluyla yayınlanabilir. Yazılan yazı ve yorumlar sadece yazı ve yorum sahiplerini bağlar.